Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Abdülbâki Paşa Dârülkurrâsı Nâğmedâr

Abdülbâki Paşa Dârülkurrâsı Nâğmedâr

TARİHE YOLCULUK (146)

 

  • Halvetî tarikatı şeyhi Merkez Efendi’nin haziresinde bulunan ve 1608’de yaptırılan Abdülbâki Paşa Dârülkurrâsı’nın kapısı,  bu sefer Nâğmedâr olarak çay tadında kitap ve mûsıkî sohbetlerine açıldı.

 

Merkezefendi haziresini dolaşırken tek kümbetli bir mekân dikkatimi çekti. Doğrusu ziyaret etmekte tereddüt etmedim değil. Dış kapıdan adımınızı attığınızda avluda iki-üç mezar sizi karşılıyor; “Esselamualeykum yâ ehli kuburlar” diyerek selam verdik ve iç kapıya doğru yöneldik. Kapının sağ tarafındaki levhada “Nâğmedâr” ve onun altındaki cam levhada ise “Merkezefendi Dârülkurrâsı” başlığı altında bu tek kümbetli yapının, eskiden İslâm geleneğine göre; Kur’an öğretilen ve hâfız yetiştirilen mekteplerin, kıraat tâlimi yapılan medrese bölümlerine verilen genel adın “Dârülkurrâ” olduğunu öğreniyoruz. Merkezefendi Dârülkarrâsı’nı 1608’de Abdülbâki Paşa tarafından, Mimarbaşı Sedefkâr Mehmed Ağa’ya yaptırılmış. Bahçedeki kabirler ise Abdülbâki Paşa ile Sultan Ahmed Camii kürsü şeyhi Mehmed Eşref Efendi’ye ait.

Nâğmedâr’ın kapısını aralamadan önce kapının üzerindeki mermer üzerinde sülüs hatla “Selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn” (sene) 1027 yazılıdır: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin.” (Zümer/73). Zümer suresinin 72. âyetinde ise, peygamberleri inkâr edenlere şöyle deniliyor: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanları kalacağı yer ne kötüdür!”

 nagmedar-2.jpg

Klasik Osmanlı üslubunu yansıtan kare planlı ve tek kubbeli bu yapının bir dönem sıbyan mektebi, ardından depo, 1970’li yıllarda ise çocuk kütüphanesi olarak kullanılmış. Daha sonra kaderine terkedilen yapı 2007’de İstanbul Valiliğinin desteğiyle Zeytinburnu Belediyesi tarafından restore edilmiş. Geçici kalmak üzere kapıdan içeriye adımımı attığımda bambaşka ve sımsıcak bir ortamla karşılaşacağım aklımın ucundan dahi geçmiyordu. İlk dikkatimi çeken duvarlarda asılı musıkîşinâs bestekârların çerçeveli resimleri oldu. III. Selim, Kâni Karaca, Sadeddin Kaynak, Tanburi Cemil Bey, Cinuçen Tanrıkorur, Bekir Sıtkı Sezgin… Ortada sini üzerinde eski bir ıbrık üzerinde Mevlâna tesbihi ve bu tepsi etrafında kurulu kanepelerde oturan sakallı sakalsız orta yaşlı ve ihtiyarların çaylı sohbetleri doğrusu pek hoşuma gitti.

nagmedar-1.jpg

Dârülkurrâ’dan Nâğmedâr’a…

Eskiden hâfızlardan Kur’an seslerinin yankılandığı bu yapı, 2007’den bu tarafa halkın oturup dinlenebileceği, kitap okuyabileceği, sohbet edebileceği, müzik gruplarının ders çalışabileceği bir mekân haline dönüştürülmüş. 2009 yılından itibaren de Zeytinburnu Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’ne bağlı olarak her Cumartesi günü saat 15.00’da tasavvuf müziğinin gerçekleştirildiği dinletilerle müzikseverlerin vazgeçilmez uğrak yeri haline gelmiş.

Nağmedâr’ın kapıları, haftanın yedi günü boyunca misafirlere açık. Sohbetin, müziğin ve kitabın en iyi dostu çaylar ise belediye tarafından ikram ediliyor. Vaktimin kısıtlı olması dolayısıyla ne yazık ki bir bardak çay dahi yudumlayamadan bu mekândan bir başka mekâna doğru ayrılıyorum.

Size, Florya ve Yeşilköy semtlerinin tarihçelerini de anlatacağım. Ama önce, dört senelik bir uğraş sonucunda bize ulaşan ve bütün kütüphanelerde yerini alan üç ciltlik İslam Düşünce Atlası’nı tanıtmama müsaade ediniz.

 

YARIN: İslam Düşünce Atlası

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR