Suriye ve Irak’ta yaşanan iç savaş ve kargaşa ortamı, siyasal iktidarın öngörüsüz dış politika uygulamaları sebebiyle ülkemiz için artık ciddi bir ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir.

Emperyalistlerin Büyük Ortadoğu Projeleri kapsamında ve Arap Baharı adı altında isyancıları ve terör örgütlerini kullanarak ve desteleyerek yürüttükleri mücadele artık Büyük Ortadoğu Belası halini almıştır.

Bu yanlış politikalar sonucunda ise Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) ortaya çıkmıştır. Tıpkı 11 Eylül saldırıları öncesinde, ABD tarafından beslenip büyütülen El Kaide gibi… Usame Bin Ladin gibi…

Bu noktada siyasal iktidarın zamanında “bizim çocuklar” dediği terör örgütü ile çirkin siyasal pazarlıklar yaptığı tartışmasızdır…

Vatandaşlarımızın rehine alındığı ve alıkonulduğunun söylendiği ama pek çok çelişkili hal ve açıklama sebebiyle kafalardaki soru işaretlerinin giderilmediği bir süreç yaşadık.

Bu olaydaki soru işaretleri hale tazeliğini korumaktadır…

Vatandaşlarımızın ülkemize gelişiyle ilgili cumhurbaşkanı, başbakan ve terör örgütü farklı açıklamalar yaparken kafamızın karışması normal değil midir? 

Sözgelimi yüz bir gün şarjı idare edecek bir telefon ne zaman icat edilmiştir?…Veya kırk dokuz vatandaşımız rehine olarak alıkonulmaktayken ülkemize neden kırk altı vatandaş getirilmiştir. Diğer üç vatandaşımız ne için ve ne karşılığında halen terör örgütünün elindedir ve neden bu vatandaşlarımızın esameleri okunmamaktadır.

Peki, bugün ne değişmiştir de bizim çocuklarla ilgili olarak tezkere gündeme gelmiştir? Yine bir haçlı ittifakı için emperyalistlerle hükümetimiz anlaşma yaparak başka ülkeler girip kan dökmeye mi hazırlanmaktadır?

PKK ile yıllardır yapılan mücadele için desteğini bir türlü açıklayamayan ABD ve emperyalistlere biz IŞİD konusunda ülke olarak neden kukla oluyoruz?

Kardeşim Esad’dan; Diktatör Eset’e…

Bizim çocuklar IŞİD den; terör örgütü IŞİD e giden yol dönemin dışişleri bakanı ve bugünün başbakanı olan hemşehrimizin komşularla sıfır sorun politikasının bir sonucudur…

Komşularla sıfır sorunun; sıfır komşu politikası haline gelmesinin bir sonucudur.

Sınırımızdan yüzbinlerce misafirin “açık kapı” adı altındaki ucube dış politika anlayışı sebebiyle girmesinin ve bunlara hukuki statü tanınmaması basiretsizliğinin bir sonucudur…

Ülkemize giren yüzbinlerce insan “misafir” adı altında ve “geçici koruma” hukuki statüsü altında topraklarımızda bulunmakta… Bu geçici korumanın bir sonucu olarak bu kişiler sınır dışı edilmeme hakkına sahipler… Bu arkadaşlar ikamet ettikleri tüm şehirlerde ucuz ve kayıt dışı işgücü olmaları sebebiyle kendi yurttaşlarımızın iş sorunu yaşamalarına sebep olmaktadırlar… Bu arkadaşlara tanınan resmi ya da gayri resmi imtiyazların pek çoğu yurttaşlarımıza tanınmadığı için de ne yazık ki huzursuzluklar, kavgalar yaşanmaktadır… Bu şekilde de yaptığımız insani yardımı elimize yüzümüze bulaştırmaktayız… Bu gelen insanların hukuki statüsünü belirlemek öngörüsünden yoksun olan bir dünya devi söz konusu olabilir mi?

Elbette insani yardım yapılmalıdır… Elbette savaştan kaçan insanlara kapımız açılmalıdır… Ama bütün bunlar yapılırken gelen insanlara tanınacak hukuki statü ve sonuçları konusunda hükümetimiz basiretli davranmalıdır… Yardım yapacağım derken, kendi yurttaşını mağdur etmemelidir…

Evet, ne yazık ki hükümetimiz öngörüsüz bir dış politika ile kendini hem emperyalistlere, hem terör örgütlerine kullandırmaktadır… Ülkemiz bu noktada bırakınız bölgesel güç olmayı, dünya devi olmayı; son kullanma tarihi geçince kırmızı kart görüp tamamen dışarıda kalabilecektir… Zamanında “ülke olarak bir koyup üç alacağız”  diyerek emperyalistlere hizmet eden, rahmetli Turgut Özal liderliğindeki ülkemizin ne koyduğu da ortadadır, ne aldığı da…

Ülkemizi basiretsiz dış politikalar sebebiyle emperyalistlerin emelleri uğruna gençlerimizi kurban vermeyeceğimiz günlerin özlemiyle kurban bayramınızı kutluyorum…