ALERJİK BİR DURUM
Bugün izninizle kusura bakmayın ama kendimizi biraz farklı ve alerji yapacak konulara da değinmek zorunda hissettik.
Alerjik olma moduna geçmeden kendi meselelerimizden başlayalım.
Seçim tamam da geçim işi gittikçe derinleşiyor gibi. İş dünyası bu konuda ser verip sır vermeme (Bir yerde iyi de oluyor) konumunda bekleyişi sürdürüyor. Ama bu konuda kötü haberleri hukuk dünyasından alıyoruz. Hani biz geçen hafta patlayan patlayana demiştik ya ne acıdır ki kötü halde ve büyük rakamlarla sıkıntı yaşayan şirket ve insanlarımızın varlığını öğreniyoruz.
Bu hiç kimseyi mutlu edecek bir durum değil. Rakamları duydukça dev isimleri öğrendikçe halimize şükrediyoruz ve korkuyoruz.
Empati yaptığımız zaman bu koca koca isimler bugüne kadar en küçüğünden en büyüğüne kadar aile fertleri ile nasıl bir dünyada idiler? Ya şimdi nasıl bir ruh halleri vardı? Ve tekrar dua ediyorum Allah muhafaza bugün ne yapıyorlar, yarın ne yapacaklar? Allah hiç kimseyi bulunduğu konumdan aşağıya düşürmesin. Gördüğünden aşağısını göstermesin.
Aslında bu iş tahminlerin ötesinde gelişmeler gösteriyor. Mesela çok acı bir durumun üzerinden iki üç hafta geçtiği için birazcık da olsa ucunu kanatabiliriz. Ekonomik olarak göçen, biten bir iş kadınımız yurt dışında Avrupa’da yaşamına son veriyor.
Bizdeki bu bazı bilgiler inanın normal insanın bile dengesini bozuyor.
Onun için korkuyorum. Kendimden dahi korkuyorum.
……………
Geçenlerde sevdiğim iki üç dost ile insan olarak Müslüman ve Türk olarak nasıl bir değişime uğradığımızı konuşuyorduk.
Bir abimiz şöyle bir örnek verdi “yıllarca biz dağlarda keklik avladık. Keklik vurduk. Keklikler azaldıkça süne ortaya çıktı. Bu kez devlet olarak süne ile mücadele başlatıldı. Şimdi dağlarda köylerde domuzlar cirit atıyor. Haberlere bile domuzlar yola indi köye indi diye izliyoruz. Eeeee yıllarca dağlarda kurtları öldürdük. Kurtları öldürdükçe domuzlar çoğaldı. Yeni ekolojik denge ile bile oynadık” dedi.
Ekonomiden sosyal hayata, eğitimden aile yapısına her konuda herkes bırakın karşısındakini artık kendisinde sorumluluk aramaya başladı.
Bizim sohbet tam da bu noktayla geliyordu ki yine abilerimizden birisi “Nasreddin Hoca’nın hikayesini bilmeyenimiz var mı?”
Nasreddin Hoca’nın evine gece hırsız girer, pis evde ne var ne yoksa alır götürür. Sabahleyin komşuları hırsızlık olayını öğrenirler ve hocanın evinde toplanırlar. Komşuları soruları ile bir anda hocaya yüklenmeye başlarlar;
-Hocam kapıyı açık mı bıraktın yoksa?
-Hocam şu eski pencereleri değiştir diye sana kaç defa söyledik.
-Bir köpek alsaydın, böyle olur muydu?
-Hocam o kadar sesi duymayacak kadar nasıl derin uyudun?
……………….
Nihayet Hoca artık dayanamaz ve “Yahu tamam, iyi güzel de kabahatin tümü benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?” deyiverir.
………..
Tamam biz şahıs olarak, aile olarak, sokaktakiler yani komşular olarak sonra mahalleli olarak sonra işte ilçesi şehri ve ülkenin insanları olarak bu hale geldik. Geldik de Allah aşkına “hırsızın hiç mi suçu yok?”
…………….
Çaktırmayın bu konular bizim boyumuzu aşar. Ne var ki Konya sermayesinde dayanan dayanmaya çalışıyor ama nereye kadar bize bir sihirli değnek gerek. Hem de acil.
Hem bu satırları yazmaya çalışıyorum hem de bir yandan hapşırıyorum. Ağız burnu salya sümük.
Yok yok şükürler olsun hasta filan değiliz. Daha büyük şükür de alerjik bir durumumuzda yok. İşte yazımızın başlığı ve yazımızın ana konusu da tam bu ALERJİ durumu…
Bir hocamız çıka geldi. Önce şaşırdım ama hata yapmama adına da sustum. Ağzı yüzü şişmiş sanki iyi bir dayak yemiş morarmış gibiydi (!). Hocamda benim şaşkınlığı fark etmiş olacak ki muhabbete girmeden direkt konuya girdi “Benim alerjim var. Gece çok kötü oldum. Eczaneye gittim ama ilaç vermedi. Dahası veremediler haklılar doktorun yazması gerekir. Çünkü yanlış bir ilaç olur. Alerjimi tetikleyebilir. Onun için de bir doktora görünmemi tavsiye ettiler. Ben bu hastalığı yıllardır çekiyorum. Ama Konya’da alerji testlerinin yapabileceği bir klinik ya da hastane ya da hastanenin bir servisi yok ki. Ben de farkındayım. Yüzüm gözüm gerildi gören de tüp patladı zannedecek.”
……………
Meğerse bu da ileri aşamada bir alerjik durum imiş.
Bizim evde de hatunun ayrı bir alerjisi var, oğlumun ayrı bir alerjik durumu var, gelinin daha farklı bir alerjik durumu var. Kimi kokuya, parfüme, kimi temizlik maddelerine, toza, rüzgara, kimi köpeğin kedinin kılına gibi.
Bizimkiler fıs fıslar, yok bilmem ne hapları ile üç dört gün hasta gibi yatıyorlar sonra geçiyorlar. Ama ağız göz burun bu halde alerjik durumu da ilk defa görüyordum. Bizimkiler de hastalık ağır olunca “Baba bizi bir Ankara’ya şuna, İstanbul’da buna götür” derler de ben pek kaale almazdım. Çünkü bir süre sonra geçiyor ve hepsi maşallah turp gibi oluyorlar.
Hocamın durumu korkuttu Allah için.
Neyse hocayı uğurladıktan sonra bu konuyu bir araştırayım dedim.
Gerçekten de koskoca Konya’da bir tek alerji kliniği yokmuş. Vay anam vaaaaay.
……………
Yazı yazmadan resmi olmasa da bazı kanallar ile bir yerlere ulaştım. Ama işi ehline sahibine sormayı beceremedim. Dahası vakit yetmedi. Öğrenebildiğim kadarı ile Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin Hoca son olarak bir “alerji kliniği kurulması” konusunda talimat vermiş. Tabii o iş olursa bu çaresiz insanlar bizimkiler de dahil alerji testlerini Ankara’ya İstanbul’a taşınmadan yaptırabilecekler.
Hadi bakalım inşallah.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
İnsanlar kendi hayatını yaşamadığı için mutsuz. Hep birileri mutlu olsun diye koşturmaktan yürekleri yorgun durumdalar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Salya sümük hasta iken sevdiğimiz insanlara sarılıp öpüşerek hastalığımızı başkalarına bulaştırmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.