ANLATMAK MI ZOR ANLAMAK MI?
Her insanın hayatında anlatamadığı duyguları, düşünceleri olmuştur. Bazen cesaret edemez bazen de anlatacak kelime bulamaz.
Orhan Veli Kanık’ın “Anlatamıyorum” şiirinde dile getirdiği gibi anlatmak zor gibi görünse de aslında ne anlatmak zor ne de anlamak zor; zor olan, anlatılanları anlatıldığı gibi değil de anlamak istedikleri gibi anlayanlara anlatabilmektir.
Genel de bu durum okumuş cahillerin çok olduğu toplumlarda sıkça görülür. Okumuş cahilin en temel vasfı; anlatılanları anlatıldığı şekliyle değil; anlamak istediği gibi anlamasıdır.
Bunlar cehaletinin utancını yaşayacağı yerde utanmadan fütursuzca hakaret de ederler. Her şeyi onlar bilir, herkesi de cahillikle suçlarlar!
Cumhurbaşkanımız ve Meclis Başkanımızın Kadir MISIROĞLU’nu hastanede ziyareti sonrasında önceki saldırılarına yeniden başladılar.
Kadir MISIROĞLU gibi büyük bir vatansevere, söylediklerini dinlemeden anlamak istedikleri gibi anladıkları için yapmadıkları hakareti bırakmadılar.
Kadir Mısıroğlu’nun açıklamaları içinden “Keşke Yunan galip gelseydi. Ne Hilafet yıkılırdı, ne Şeriat kaldırılırdı, ne Medrese lağvedilirdi, ne hocalar asılırdı, hiçbiri olmazdı” kısmını alarak vatan haini ilan ettiler.
Yüce Rabb’im biliyor; ben hiçbir şekilde “Kadir MISIROĞLU’nun Yunan’ın galip gelmesini istediği” şeklinde anlamadım böyle bir algı aklımın yakınından bile geçmez.
Kadir MISIROĞLU konuya ilişkin, “Keşke Yunan gelseydi demedim. Yunan gelseydi o dönemin idaresinin yaptıklarını yapamazdı, Hilafeti yıkamazdı, şeriati lağvedemezdi, yazıyı değiştiremezdi, hanedanı kovamazdı, medreseyi kapatamazdı, dini tedrisatı yasak edemezdi; çünkü hüviyeti düşmandı, bu düşman hüviyetiyle atacağı her adıma millet ittifak halinde karşı çıkardı.
Aslında o sözün hangi anlama geldiğini anlamak isteyenler hiçbir açıklamaya gerek duymadan zaten anladılar. Sorun anlatılanları anlatıldığı şekilde anlamak istemeyen ve anlamak istedikleri gibi anlayanlardadır. Çünkü, bu durumu başka biçimde anlamak normal şartlar altında mümkün değil.
Kadir Mısıroğlu’nu sevmeyebilir; “püsküllü”, “deli” de diyebilirsiniz. Nasıl ki, benim ve benim gibilerin sevmesi normal ise sizin sevmemeniz de normaldir. Ancak, insanları karalamak için lafı tersinden anlamak hiç normal değildir.
Şunu içtenlikle ifade edeyim; Kadir Mısıroğlu’na deli diyenlerin toplam aklını Kadir Mısıroğlu’nun “deli aklına” değişmem.
Günlük konuşmalarda insanların bir birlerine “Senin yaptığını gâvur bile yapmaz” sözlerine tanık olmuşsunuzdur. “Yunan gelseydi” ifadesi de aynıdır. Ben öyle anladım ve doğru anladığıma yüzde yüz inanıyorum.
Kadir Mısıroğlu Yunanlıların Ege’de yaptıkları zulümleri “Yunan Mezalimi” adlı kitabında anlatmaktadır. Zerre kadar Yunan’ı da sevmez ve sevmesi de mümkün değildir.
Sapla saman birbirine karıştırılmamalı ve şu herkesçe bilinmeli; İslami duyarlılığı olan insanların tamamı ister Kadir Mısıroğlu ister Mustafa Sabri Efendi her kim olursa olsun Hilafetin kaldırılmasına ve İslam ahkâmının birey ve toplum hayatından çıkarılarak Batı tarzı yaşam biçimlerinin dayatılmasına karşıdır.
Geçmişi tartışıp durmanın bir faydası yok; esas olan Halifeliğin yeniden tesis edilmesidir. Halifelik olmadan İslam birliği kurulamaz ve İslam dünyası bugün yaşadığı büyük acıları her zaman yaşar.
Bütün Müslümanlar Halifeliğin yeniden hayat bulması; İslam’ın öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılması için her türlü ayrılıklarını bir kenara bırakarak gayret etmek zorundadır.
Gün tartışma bir birimizi karalama günü değildir. İslam dünyası kalleş Haçlı saldırılarıyla karşı karşıyadır. İslam düşmanları Müslümanları her yönden kuşatma çabası içerisindedirler. Öyle bir zamanı yaşıyoruz ki, bu düşmanlar ne niyetlerini ne de faaliyetlerini gizlemiyorlar.
Ne gariptir ki; ülkemiz içinde bir grup ülkemiz insanının arasına fitne sokmak için her gün yeni şeyler bularak İslam’ı ve Müslümanları karalamanın çabası içindedirler. Maalesef, bu karalamalara belli çevrelere şirin görünmek isteyen muhafazakar tanımlamasını kullanan ne olduğu belirsiz adamlarda katılmaktalar!
Beş yıl önce bir dinleyicisinin Nurettin YILDIZ’a “asansörde kadın ve erkeğin yalnız kalması” ile ilgili bir soruya verilen fıkhi cevabı bugün gündeme getirip saldırmaktalar. Hem de nasıl bir saldırma; adamın ne ahlaksızlığı kaldı ne namussuzluğu!
Oysa ki, bir fetvaya bir hocanın verebileceği en makul cevabı vermiş. Önemli değil; onlar için önemli olan saldırmak için bir malzeme çıkması!
Yani, sen anlatmak istersen anlat; lafı tersinden anlamak isteyenlere doğruyu anlatamazsın!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.