Tarihî Şam’da bir Maraşlı Allah dostu
“Saçaklızâde ve Osmanlı Dönemi Maraşlı Âlimler” kitabı ile Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesi’nin çıkardığı “Kahramanmaraş Ansiklopedisi” ne yazdığım Maraşlı âlimler sayesinde, aslında Maraş’a, “Şâirler şehri” denilmesinden daha çok haklı olarak “Âlimler şehri” denilmesinin kaçınılmaz olduğuna inandım. Çünkü dünya çapındaki Maraşlı bu âlimler sözünü esirgemeyen ve kendilerini İslâmiyete adamış dirayetli kişilerdir. Örneğin birgün Mesûd Efendi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’yı damda sohbet ederken, süğükte (duvar üstleri) dolaştırıyor. İbrahim Paşa, Mesûd Efendi’ye “Hocam beni niye damın kenarlarında dolaştırıyorsun?” diye sorduğunda, Mesûd Efendi, “Paşam, kitaplarda “Zâlimin baştığı yerde ot bitmez.” yazıldığı için seni süğükte dolaştırıp, ot bitmemesini sağlamaya çalışıyorum diyerek ders vermek istemiştir. İbrahim Paşa da olgunluk göstererek bu âlimin dirayetine hayran kalıp, gülmüştür.
Şam’daki Maraşlı Allah dostu, Huzeyfetü’l-Mer’âşî’dir. Meşhur velîlerden olup, lakabı Sâdüddîn'dir. Babasının ismi, Katâde'dir. Şam civârında bulunan Mer'âş denilen şehirden olduğu için Mer'âşî nisbesiyle meşhur olmuştur. İbrâhim bin Edhem hazretlerinin talebelerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 822 senesinde vefât etti. Zamânının âlimlerinden ilim tahsîl etti. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek âlim oldu. Birçok velînin sohbetlerinde bulundu. Hızır aleyhisselâmın işâretiyle İbrâhim bin Edhem hazretlerinin huzûruna gitti. Büyük velî İbrâhim bin Edhem hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Altı ayda kemâl ve olgunluk derecesine ulaştı. İbrâhim bin Edhem hazretleri ona tasavvuf yolunda hırka giydirdi.
Huzeyfetü’l-Mer'âşî, İbrâhim bin Edhem hazretlerine hizmet ettiği sırada birisi gelip ona hizmet etme sebebini sorunca, olup bitenleri şöyle anlattı: "Mekke-i ükerremeye giderken çok acıkmıştık. Kûfe'ye gelince açlıktan yürüyemez oldum." İbrâhim bin Edhem hazretleri; "Açlıktan kuvvetsiz mi kaldın?" buyurunca; "Evet" dedim. İbrâhim bin Edhem hazretleri hokka, kalem, kâğıt istedi. Bulup getirdim. Besmeleyle birlikte; "Her halde sana güvenilen Rabbim! Her şeyi veren sensin. Sana her an hamd ve şükür ederim. Seni bir an unutmam. Aç, susuz ve çıplak kaldım. İlk üçü benim vazîfemdir, elbette yaparım. Son üçünü sen söz verdin. Senden bekliyorum." yazıp bana verdi ve; "Dışarı git ve Allahü teâlâdan başka kimseden bir şey umma ve ilk karşılaştığın kimseye bu kâğıdı ver." buyurdu. Dışarı çıkınca, deve üstünde biri ile karşılaştım. Kâğıdı ona verdim. O kimse kâğıdı okuyup ağlamaya başladı. "Bunu kim yazdı?" dedi. Ben de; "Câmide birisi yazdı." dedim. O kimse bir kese altın verdi. İçinde altmış dinâr vardı. O kimseyi sorunca; "O nasrânîdir yâni Hristiyan’dır" dediler. İbrâhim bin Edhem'e gelip olanları anlattım. İbrâhim bin Edhem; "Keseye elini sürme. Sâhibi şimdi gelir." buyurdu. Az zaman sonra nasrânî geldi. İbrâhim bin Edhem'in ayaklarına düşüp, elini öptü ve Müslüman oldu."
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretlerinin ikrâm ve ihsânları boldu. Fakir ve muhtaçların ihtiyaçlarını giderirdi. Mümkün olduğu kadar kimseden bir şey kabûl etmezdi. Bilhassa düşük ahlâklı kimselerin hediyelerini almaktan insanları sakındırırdı.
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri Allahü teâlâdan olan korkusu sebebiyle çok ağlardı. Böyle bir zamanda yanına gelen birisi ona dedi ki: "Bu derece ağlayıp sızlamana, ızdırap çekmene sebep nedir? Yoksa Allahü teâlânın Rahîm, çok merhâmetli, Kerîm ve Gafûr olduğunu bilmiyor musun?" dedi. Bunun üzerine Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri; "Allahü teâlâ; "Bir fırka Cennet'te, bir fırka Cehennem'dedir." buyuruyor. Ben bu iki fırkanın acaba hangisindeyim, bunu bilmediğim için ağlıyorum." dedi. Soran; "Mâdem ki, sen daha kendi hâlini bilmiyorsun, nasıl olur da başkalarına yol gösterirsin?" dedi. Bu sözü duyan Huzeyfetü’l-Mer'âşî hazretleri, çok mânâlar ifâde eden bu sözün tesiriyle düşüp bayıldı. Kendine gelince, "Ey Huzeyfe! Biz seni dost edindik, kıyâmet günü seni Cennetliklerden olarak haşredeceğiz." diyen bir ses duydu. Bu sesi, o mecliste bulunup da henüz Müslüman olmayan üç yüz kişi duyup Müslüman olmuşlardır. Allahü teâlâ Cennette beraber eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.