Bir Demokrasi Oyunu Egemenlik Kayıtsız Şartsız Liderindir!
Yaklaşan mahalli seçimlerden dolayı tüm partilerimizde hummalı bir faaliyet ve telaş gözleniyor. Her kademede pek çok isim bu yarışta var olmak adına bu heyecanı yaşıyor. Hem aday adayları, hem çevreleri, uyku durak bilmeksizin koşuyor koşturuyor. Amansız bir mücadele ortaya koyuyor... Sonuçlar açıklandıktan sonra ayılanlar, bayılanlar, mağdur olanlar, mağdur olduklarını sananlar, velhasıl bir curcunadır gidiyor. Geçmişte bu tabloyu defalarca yaşamış bir kişi olarak söylüyorum; bu durum dün ne ise bugün de aynıdır!
KISSADAN HİSSE; köyün birisine af buyurun bir deve gelmiş. Eğri büğrü, şekilsiz bu hayvanı hemen yularından tutup köy meydanının önündeki direğe bağlamışlar. Çoluk çocuk tüm ahali bu acayip hayvana şaşkın şaşkın bakmış. “İyi güzel de bu hayvanın adı ne?” diye herkes birbirine merakla sormuşlar. Nedir, ne değildir diye düşünürlerken birden akıllarına köy muhtarı Mehmet Ağa gelmiş. Öyle ya o bilmeyecek de kim bilecek! Başka vilayetleri görmüş, belki hayvanat bahçelerinden birinde böyle bir mahlukat görmüştür diyerek soluğu muhtarın evinde almışlar. Durumu anlatıp, “hele şunu bir de sen gör, bunun adı nedir?” demişler.
Muhtar tam bir bilgiç edasıyla köy meydanına gelmiş hilkat garibi eğri büğrü hayvanı gözünün ucuyla süzmüş ama böylesini o da hiç görmemiş olacak ki, bozuntuya da vermeyerek eğrisine büğrüsüne ellemiş yetmemiş, alttan takım taklavat ne varsa onları da yokladıktan sonra merakla bekleyen kalabalığa dönmüş. Devedir diyemediği hayvana;
“Ey cemaat bu var ya bu gördüğünüz bu hayvan böyle olur, bundan doğanlarda aynen böyle olur” demiş.
Aslında adını koyamadığımız bu acayip yaratığın adı ‘Demokrasi’, oynanan oyunun adı da “Demokrasi Oyunu”dur. Liderler sultası denilen ben ne dersem o olur mantığının tezahürüdür.
Türkiye’de var olan seçim kanunu ve siyasi partiler kanununu bundan daha iyi anlatan bir fıkra olamaz!
“Bu nasıl seçim? Bu nasıl aday tespiti? Bu seçimler niye böyle oluyor?” diye merak edenlere ithaf olunan bu hikaye Türkiye’de tüm partilerde yaşanan trajikomik demokrasi oyunudur. Heyecanla savcılıktan alınan iyi hal kağıtları, muhtardan ikametgahlar, stüdyoda özel çekim fotoğraflar, yok referanslar, özgeçmişler… Hepsi bildik ayak oyunları, zahmet ve emekler. Sonuç hebaen mansura!
Damdan düşen biri olarak listede yer almayan kardeşlerimi her şeyden önce medeni cesaret ve bu özgüvenli davranışlardan dolayı tebrik ediyorum. Asla pes etmemelerini diliyorum. Bilsinler ki, ‘Altın yere düşmekle değerini asla kaybetmez’ önemli olan listedeki değil milletin gönlündeki yerin sağlam olmasıdır. Bakınız çevrenize bunun sayısız örneklerini dimdik ayakta duranlarda göreceksiniz.
Neticede oyun böyle oynanıyor sonuçlar da hep böyle oluyor.
Her hangi bir yarışmaya sokulmayan, hakim nezaretinde ön seçim yapmayan siyasi partilerimiz zaten önceden kafalarında belirlenmiş olan isimleri genel Başkanlarının kaleminden kağıda döktürerek sözüm ona görevi ikmal ediyorlar. Yani; seçmenin yapması gereken iş sandığa gidip bu isimleri onaylamaktır. Bir bakıma noter makamıdırlar. Kaybedenlerin, haksızlığa uğrayanların, itiraz edeceği her hangi bir makam ve mevki yoktur. Dileyen şikayetini Marko Paşa’ya anlatsın.
Bir de senaryonun bir parçası seçimler bitip sonuçlar açıklandıktan sonra kazanan partinin liderinin ellerini havaya kaldırarak her zaman olduğu gibi bu sonuç, “Demokrasinin zaferidir, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” demez mi?
Güldürmeyin ALLAH aşkına. Bu mavalları benim külahıma anlatın. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil; her zaman olduğu gibi liderindir..!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.