Bir Kadın Daha Bu Hayattan Koptu Gitti!
Ne yazık ki, 2020 yılı da kadın cinayetlerinin hız kesmeden devam ettiği bir yıl olmaktan kurtulamadı! İstanbul’da özel bir üniversitede öğretim görevlisi olan ve boğazı kesilerek vahşice öldürülen Aylin Sözer 48 yaşındaydı. Katil, bıçaklayarak öldürdüğü Sözer’in, üzerine yanıcı madde döktükten sonra ateşe verdi. 2020’nin son günlerinde bir kadın daha bu hayattan koptu gitti!
İnsan sevdiğine nasıl kıyar, nasıl zulmeder?
Onu nasıl öldürür, nasıl yakar?
Bu nasıl bir aşktır, nasıl bir sevgidir?
Bu sorulara ne tam olarak cevap arandı, ne de net bir cevap verildi!
Ülke kadınlarının can güvenliğini sağlayamamakla karşı karşıya kaldığımız yıllar geçiriyoruz. Ülkemiz bu sıkıntıyı yaşamamalı. Artık kadın ölümleri son bulmalı…
Çok daha sert ve caydırıcı tedbirler alınabilmeli…
Kınamak, mesaj yayınlamak, kadın ölümlerinin önüne geçeceğiz lafını temcit pilavı misali her kadın ölümü sonrasında söyleyip geçmek çare olmadı, olmuyor.
Aile içi şiddet, taciz, tecavüz, saplantı, boşanmış dahi olsa kadınının hayatına karışma hakkı olduğu düşüncesini taşıma, kadınlara zor günler yaşatıyor.
Son yılların en çok mağdur edileni olan kadınlar, ağır Korona şartları yaşayan ülkemizde, insafsızların, merhametsizlerin, cani ruhlu insanların hedefi olmaya devam etti.
Kadınlar koruma kararlarına rağmen, mahkemelerimizin verdiği uzaklaştırma kararlarına rağmen öldürülüyor.
Cadde de herkesin gözü önünde…
Sokak ortasında…
Sığındığı baba evinde…
Barışmak için geri geldiği koca evinde çocuklarının gözü önünde…
Bıçaklanıyor…
Kurşunlanıyor…
Yakılıyor!
Her defasında katilleri tarafından öldürülmekten kurtulamıyor kadınlarımız!
*****
Kadından intikam alan kocalar, kocanın yakınları, kadına sahip çıkmayan kendi ailesi, çaresiz ve kimsesiz bırakıyor kadını. Kendi kafasınca ceza kesiyor, cezalandırıyorlar!
Koca, çocuklarını alıp kaçırıyor!
O küçücük çocuğu, annesine en fazla ihtiyacı olduğu günlerde, saklıyor aileler!
Çocuk ev ev, şehir şehir gezdiriliyor.
Üstelik kadının elinde mahkeme kararı olduğu halde…
Kadın hakarete uğruyor!
Kadın dövülüyor…
Kadın sövülüyor!
Kadın kapılardan içeri sokulmuyor!
Hakkını aradı diye öldürülüyor!
Kadına hemcinsi olan diğer kadınlar tarafından vicdandan, merhametten uzak yasaklar koyuluyor!
Hem de ne yasaklar!
Bu yasaklar içerisinde tehdit var, tahrik var, hakaret var, darp var, yaralama var, öldürmeye tam teşebbüs var!
Ne yaptı kadın?
Hakkını aradı!
*****
Akrep etmez, akrabanın, akrabaya ettiğini derler ya…Kadın derdini kime anlatacak? Yakınlarına! Günümüz kadınları, genel olarak hısım-akrabadan yana yüzleri gülenlerden değiller!
Yakın akraba kızları, kadınları arasında var olan dedikodular, çekememezlikler, laf taşımalar ekranlarımıza konu olan bahtsız, acı ve hüzünlü hayat hikayelerine konu oluyor.
Kadın kocası tarafından öldürülünce de, ben aleyhinde hiçbir şey demedim, kimse benden olumsuz bir şey duymadı, ben aslında onu çok severdim diye sahte gözyaşlarından geçilmiyor.
Olan ölen zavallı kadınlara oluyor hep!
Onları yaşatmayı, onları tehlikelerden korumayı henüz tam olarak başaramadık!
Kadınlarla uğraşanlar ne yazık ki yine kadınlar!
Üstelik ana oldukları halde…Çocuk sahibi oldukları halde…Analığın ne olduğunu bildikleri halde…
Çocukların o yaşlarda anasız yapamayacaklarını bildikleri halde…
Ülkemizde sadece erkekler zulmetmiyor kadına…
Kadının kadına yaptığı zulmü de göz ardı etmemek gerekiyor!
*****
Bir kadının hayatına kast etmenin, bunun için değişik gerekçelerin ardına sığınmanın, ölüm kararı almanın, bunu bir hak olarak görmenin hiçbir haklı sebebi olamaz.
Kadınlardan ne istiyoruz? Bu öfkenin, bu nefretin, bu şiddetin, bu vahşetin adını koyacak var mı?
Hepimizi bir kadın yetiştirmedi mi?
Bizi hayata getiren, bizim için gerçekten saçını süpürge eden, bizim için gerektiğinde yırtıcı bir kaplana dönüşen o kadına “ana” demedik mi?
Anamızı kaybettiğimizde, bize sahip çıkan, kol-kanat geren, bizi anamızın emaneti olarak alıp kabul eden, ana yarısı dediğimiz, “teyze” dediğimiz o kadınları hangimiz unuttuk!
Babalarımız kaybettiğimizde, baban yoksa, ben varım, yanındayım, yalnız değilsin diyen o güçlü kadınlara “hala” demedik mi?
Amcalarımızın ve dayılarımızın hanımları olan “yenge” dediğimiz o kadınların desteklerini az mı gördük, az mı hissettik!
Birçoğumuzu bu kadınlar küçücük yaşlarımızda, üvey analara bırakmadan alıp büyütmediler mi?
Her birimizin hayatında unutamadığımız, bizi sevgileriyle, yönlendirmeleriyle, destekleriyle bugünlere getirenler o kadınlar değil mi?
*****
Bilindiği üzere, Kadınları koruyan 6284 sayılı kanun var. Bu kanunun ilgili maddeleri gereğince kadınlar bazı haklar elde etmelerine rağmen, kadınların öldürülmelerinin, zulme, baskıya, aile içi şiddete maruz kalmalarının önüne geçilemedi.
İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen 6284 Sayılı Kanun, kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla 2012 yılında yürürlüğe girdi.
6284 sayılı Kanun’un sağladığı haklar neler mi?
Sığınak talep etme…
Şiddet gören ya da tehdit altında olan kadınlar geçici koruma (yakın koruma) talep edebilirler….
Şiddete uğrayan ya da tehlikede olan kadın; şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını, kendisine yaklaşmasının engellenmesini, adresinin gizlenmesini, kimlik ve ilgili diğer bilgilerin değiştirilmesini isteyebilir….
Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini, geçici velayet ve tedbir nafakası, geçici maddi yardım, oturduğu eve aile konutu şerhi konulmasını talep edilebilir…
Herhangi birinin şiddete maruz kaldığına tanık olanlar 6284 sayılı Kanun’a göre, durumu 155’i arayarak şikayet ya da ihbar da bulunabilirler.
Birçok kadın, birçok olay tanığı, 6284 sayılı kanun gereğince, hakkını kullanmaya çalışıyor. Lakin, yine ölen, yine hayatından olan, yine işkenceyle, ölümle burun buruna yaşayan, karşı karşıya kalanlar kadınlar!
Dilerim 2021, Kadınları çok daha fazla koruyan, katilleriyle aralarına aşılmaz engeller koyan, kadınlara doğrultulan silahı, cani ruhluların elinden alan, onu o kadınlara bir daha yaklaştırmayan yasakların getirildiği bir yıl olur!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.