Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Bu rüya başka rüya

Bu rüya başka rüya

Yakın tarihle ilgili konularda kimi okuyacağınızı, kimin doğru/yanlış söylediğini düşünmekten kafanızı okuduğunuza veremezsiniz, şüphe ve tedirginlikle bitirirsiniz kitabı; hatta sorularınız daha da artmış haldedir artık.

Bir milletin yaşayışı, inancı, değer yargıları gibi Türkiye’yi Türkiye yapan temel dinamikleri belli bir hazırlık yapmadan, sistematiğe kavuşturmadan değiştirmeye yahut yok etmeye kalkarsanız herkesin meşrebine göre bazı tarihi gerçekleri eğip bükmesi normal.

Benim küçük yaşlarda kafamda yer etmiş Mustafa Kemal’in bazı yanlışların farkına vardığı, vazgeçmeye çalıştığı ama bu evrenin hastalığına denk gelmesiyle İsmet İnönü tarafından akamete uğratıldığı minvalindeki düşüncenin girişte bahsettiğim sıkıntılar yüzünden neticeye kavuşması da imkânsız gibi. Bu gerçeği şöyle savuşturuyorum aklımdan; Türkiye’nin 20. yüzyıldan başlayarak istenilen kalkınma ivmesini yakalayamamasının, kendi içinde ayrılıklara düşerek birlik beraberlik içinde hareket edememesinin en mühim amili bence bu dönemde yapılan yanlışların işin içine menfaatlerin de girmesiyle toplumu iki kalın çizgiye bölmesidir. Bu hâl onlarca yıldır enerjinin icraata değil iç ayak bağlarının durdurulmasına harcandı ve günümüzde de son sürat devam ediyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu tartışmasına girmeden ülkeyi asırlar süren ve belki de sürecek ikiliğe düşürmesinin bile yeterli bir kabahat olduğunu savunuyorum.

Biliyorsunuz bugünlerde vaaz ve hutbelerde Millî Mücadeleyle, Çanakkale’yle ilgili konular içinde Mustafa Kemal’in adı niye geçmiyor minvalindeki lakırdılar hortladı. Ne ki aslında hutbe ve vaazlarda milli şairimiz dahil kimsenin ismine yer verilmediği, isimlere değil fikirlere yoğunlaşıldığı gerçeği bile isteye saklanır. Bu minvalde provokasyondan başka işi ve anladığı olmayan ahmakların, rantçı istismarcıların faydasız bik biklemelerine değil, kitaplara sığınalım yine…

Fikir dünyamızın isimlerinden İsmail Kara’nın Dergâh’tan çıkan ‘Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye’sı tam da bu noktada okunacak bir kitap. Özellikle kitapta anlatılan rüya işi başka bir boyuta sokuyor. Orada anlatılan rüya hakikaten çok ilginç. Kitaptan aynen aktarayım; “Abdulhamit döneminde Şeyhülislamlık’ta görev yapmış Şeyh Rahmi Baba 1930 yıllarda şeyh ve halife arkadaşlarını gizlice Anadolu’nun bir kasabasına davet eder. Kahriye okunacak yani ya kahhar zikri çekilerek Mustafa Kemal Paşa ve rejiminin kahr u tedmiri için dua edilecektir. Davet kabul görür ve gizlice toplanılır. Kahriyenin okunacağı sabaha birkaç saat kala Şeyh Efendi bütün niyetlerini alt üst edecek bir rüya görür. Rüya şöyle: Bir dünya haritası…Ortasında Türkiye. Türkiye topraklarını dünyanın diğer bölgelerinden bariz bir şekilde ayrılırcasına yemyeşil. Fakat etrafı, sınırları simsiyah, hayli kalın, lâkin alçak duvarlarla çevrili. Peygamber Efendimiz haritanın başında ve insanların gözü önünde dünyayı yeniden taksim ediyor; şurayı şuna burayı buna verin diye emirler veriyor, etrafındakiler de gerekeni yapıyorlar. Mustafa Kemal Paşa, Trakya bölgesi gibi bir yerde duruyor. Yüzü Peygamber Efendimiz’e dönük değil ve duruşundan anlaşıldığına göre mahcup ve tedirgin bir durumda; bu yüzden Efendimiz’e bakamıyor. Sıra Türkiye’nin kime verileceğine geldiği zaman Şeyh Efendi gözlerini beş açıyor ve pür dikkat kesiliyor. Peygamber Efendimiz yüzünü çevirmeden yalnız eliyle işaret ederek;’ burayı şuna verin’ buyuruyorlar. Burası dediği Türkiye’dir, şu dediği de Mustafa Kemal’dir.”

Şeyh Efendi kan ter içinde uyanır. Düşüncelidir. Niyetiyle rüyası arasında bir müddet gider gelir (Tasavvuf ve tarikat kültüründe rüya, doğrudan bilgi kaynaklarından biridir). Namaz eda edilir, dua biter, Fatiha çekilir. Herkesin Kahriye okunmaya geçilecek dediği bir anda Şeyh Efendi rüyasını anlatmaya başlar. Rüyayı şöyle yorarlar: Türkiye yemyeşil olduğuna göre bu hayra, İslam’a alamettir ve durumun esas itibariyle iyi olduğunu gösterir. Etrafındaki duvarların kalın ve siyah oluşu tedirginlik verici; çünkü siyah küfür işaretidir, fakat alçak oluşları mevcut menfi durumun çok uzak olmayan bir zamanda aşılabileceğini gösteriliyor. Gerek Efendimiz’in ona karşı tavrı, gerekse Mustafa Kemal’in duruşu menfi. Fakat Türkiye’yi ona veren Hz. Peygamber olduğuna göre buna karşı çıkamayız. Kahriye okunmaktan vazgeçilir ve şeyhler, halifeler memleketlerine dönerler.’’

Umarım bu ilginç anekdot kitabı okumanıza vesile olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR