Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

Dinlemek

Dinlemek

Sınırları ve sorumluluk bilinci olan insan, neye ihtiyacı olduğunu, neyin kendisine yararlı olup, neyin zararlı olduğunu bilir.

Neyin ne kadarı yararımıza veya neyin ne kadarı zararımıza olduğunu hiç düşündünüz mü? İki kişi veya daha fazlası bir araya geldiğimiz zaman, iletişimimiz için sınırlarımızın farkında olmuyoruz. Sorumluluğumuz ve sınırlarımızın farkında değiliz. Bu sınırlar nedir diye düşündüğümüz zaman, en güzeli dinlemek olduğunu kabullenmek ve çok bildiğimizi varsayarak konuşmaktan kaçınmak. Belki çok bilgiliyiz, belki karşımızda ki cahil biridir. Ama bir gerçek var ki, “dinlemesini bilen, en aptaldan bile bir şey öğrenebilir.”

Maalesef dinlemesini bilmiyoruz. Ya küçümsüyoruz ya da çokbilmişlik taslayıp dinliyor görünüyoruz. Tabi ki bu durum egomuzu rahatsız ediyor kırıcı oluyoruz. İletişimimiz bozuluyor, kopukluk yaşıyoruz. Oluşan kopuk ilişki de gelişmemizi, birlikte olmamızı ve saygı duyma duygularımızı köreltiyor. Bu körelen duygularla da insan olma erdemini kaybediyoruz.

Zamanı geliyor öfkeleniyor, öfkemize engel olamıyoruz. Öfkemiz geçiyor ama iletişimimize zarar veriyor, geçici öfkemizin esiri oluyoruz. Ve bununla beraber hatamızı anlıyoruz veya belki gönül almak istercesine özür diliyoruz. Kontrol edemediğimiz öfkemiz sayesinde tabiri caizse aptallaşıyoruz ve buna bir kılıf uyduruyoruz kendimizce. “kusura bakma.”

“Geçici öfkelerimizle kalıcı aptallıklar yaparken adını da kusura bakma koyuyoruz.”

Dinlemesini bilen insan, karakteri oturmuş, karşısındaki insanı dinleyerek değer verdiğini gösteren ve kendisine güven telkin eden insandır. Güven telkin eden insan, öfkeden uzak ve özür dilemek zorunda kalmayan insandır.

Dinlemesini bilmediğimiz kadar, anlatan insanın anlattıkları karşısında kayıtsızlığımız da ortaya çıkıyor. En büyük hatalarımızdan biride bu kayıtsızlığımız. Maalesef anlamak için dinlemek yerine, cevap vermek için dinliyor gibi görünmemiz, iletişimin sağlıksız olması, verilen mesajın algılanmamasıyla verilecek cevabında ne olduğunu bilmiyoruz. Sadece kafamızdaki düşünceleri ortaya koymak için gerekli gereksiz konuşuyoruz. Amaç, konu dâhilinde veya konu dışında konuşup, neye cevap verdiğimiz önemli olmadan, karşımızdakini susturmak veya kendi bilmişliğimizi ortaya koyarak kendimizi haklı çıkarma düşüncesi. Durum böyle olunca ne iletişim kalıyor, ne karşımızdakini duyuyor, nede biz duyuluyoruz. 

Dinlerken sorulacak soruya ve belirtilen görüşe bile hazır değiliz. Ya küçümsüyoruz ya da hazır olmadığımız zaman kilitlenip kalıyoruz. Küçük bir çocuk veya gelişmekte olan bir genç ortada hiçbir şey yokken, “hayat hep böyle mi” diye bir soru soruyor. Ya başınızı sallıyor ya da maalesef böyle diyip geçiştiriyorsunuz. Hazır değilsiniz çünkü. Belki kafanızda bin bir türlü düşünceyle dinliyor, sorulanın sorgulanması gerektiğini algılamıyorsunuz. Hiç aklınıza gelmiyor, “böyle mi” derken ne demek istedin veya “nasılmış hayat” diyerek içini dökmesini, yani hayatı nasıl gördüğünü sormak işimize gelmiyor. Mükemmel bir sohbeti kaçırıyor, çocuk ve genç bakışıyla hayatı görmeyi reddediyoruz. Keşke şaşırmayıp hayatı nasıl gördüğünü anlamaya çalışsak. Belki içinden çıkamadığı bir sıkıntısı vardı da, hayatı hep böyle geçiyor zannediyordu. Eğer dinlemeyi veya verilmeye çalışanı algılamış olsak, hayatın hep aynı gitmeyeceğini anlatıp kolaylaştırmış olacak, sıkıntılarından uzaklaştırmış olacaktık.

Dedik ya, “dinlemesini bilirseniz en aptalından bile bir şey öğrenebilirsiniz” diye. Maalesef en çok ihtiyacımız olan dinlemeyi yapmıyor, birbirimizi yanlış algılıyor, ya afallıyor ya da hemen taarruza geçiyoruz.

“Lafın tamamı deliye anlatılır” derler ama biz ona bile tahammül edemiyor, sonucunu beklemeden saygısızca susturmayı kendimizde hak görüyoruz.

Lütfen anlatmaktan öte dinlemeyi öğrenelim, kırıcılıktan ve akıl vermekten öte, gülen yüzle beklemeyi, verilenlere cevap hazırlamak yerine anlamaya çalışalım ki, karşımızdakine saygımızı gösterelim ve konuşmanın özünü yitirmeyelim.

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR