DOSTUN NAZI
Bıraktım içlerini boşaltsınlar, ben iyi bir dinleyici olarak sabır ve tevekkülde olayım dedim. Onun öfkesini boşaltması için sabır göstererek ona karşılık vermeyi düşünmek gibi karşılıklı ilişkisinin bu boyutuna girmeyip şeytanı sevindirmedim. Haklı bile olsam, susmayı, özür dileme erdemini ve hoşgörüsünü göstermeye çalıştım ve gösterdim. Onun öfkesinin dinmesini bekleyerek aslında dostuma yardımcı olduğumu düşündüm. Biliyordum ki, attığım veya atacağım her adım, olumlu veya olumsuz söyleyeceğim her söz, onun daha çok sinirlenmesine öfkelenmesine, dönüşü olmayan yola girip şeytanının mağlubiyetine veya galibiyetine sebep olacaktı.
Kim bilir ne sıkıntısı vardır da, şeytanına mağlup olmuştur diye düşündüm.
Belki özlemi vardır,
Belki beklentileri gecikmiştir de şeytanına mağlup olup öfkeye kapılmıştır.
Belki alışkanlığı, belki de sıkıntılarından dolayı sabrını kaybetmiş, nazını çekecek biri olarak görmüştür beni.
Dost kaybetmek çok kolay ama o dostluğu yeniden inşaa etmek çok zordur. Ben hiçbir zaman bunu bozan değil koruyan ve inşaa eden olmaya çalıştım.
Biraz HOŞGÖRÜ,
Biraz SABIR,
Sonu mahcubiyet ve üzüntü olacak kırgınlık ve öfkeyi körükleyip dostluğu bitirmeye, dostum olarak gördüğümü kaybetmeye izin vermemeye çalıştım. Ama benim bu tutumum karşısında hazmedemeyen olduysa da, en yakın durakta inmesine izin verdim.
Dostluğu ayakta tutmanın en güzel yanı da yeri geldiğin de "dostun dosta nazı da, öfkesi de şifadır" deyip sustum ve dinlemede kaldım.
Karşımdaki insanın eksiklerini tamamlamaya, onun hatalarını görmeye vaktimi ayırmadım. Hiçbir zaman kendimi unutmadım, kendimi aldatılmış gibi hissetmedim. Kalbim rahat, huzurlu olarak yaşamaya çalıştım. Çünkü kişiye, şekline ve sözlerine aldırış etmeden vermeye devam ettim. Bazen kalbim kırılma gibi bir duruma gelse de, egomun saldırısına karşılık vererek “kırılmanın kırmayı tetikleyeceği” düşüncesiyle egoma dur, kalbime sus, yüzüme gül dedim. İhmal etmedim kendimi. Kendimi dinledim, kimsenin dinlemediği kadar.
Egomla davranırsam, mutlulukları kaybedeceğimi bildiğim için, ayrılıkların, küslük ve kaybedişlerin sebebi ben olmayayım istedim. Gitmek isteyeninde tekerine taş koymadım. Mutluluğu nerede bulacağını benden daha iyi bilir diye.
Vefaydı tek istediğim, başka bir beklentim yoktu. Her limanda işi biten indi. Ama ben vazgeçmedim tutunacak bir dal aramadım. Vardı zaten her daim o dal bende. Allah yar ve sığınacak limandı. Tek tesellim “Allah var keder yoktu” ve O’nun koruyucu ve gözetleyici olmasıydı. Kul bilmese de hayrı, O biliyordu kulunu. Ve düşündüm, her kaybettiğim bir kazançtı diye. Her liman bir yüzleşmeydi bende. Her liman beni O’na daha yaklaştırdı, “hala anlamadın mı gerçek dostun Benim” dedi. Üzüntüye kapılmasam da, her sorgulamamda “üzülme, ben seninleyim” dedi.
Bildiğimiz ama unuttuğumuz şeylerdi bunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.