Öyle bir zamana geldik ki hani mucize ve kerameti insanlar açıktan görseler yine tablet ve ipod dünyalarından dönüp de yüz çevirip bakmayacaklar “ne oluyor” demeyecekler.

Bir el kadar ekranda algıladıkları dünyadan kopup gerçek dünyaya bakmayacaklar.

Bir elinde tablet,

Diğerinde ayna,

Ne bir kitap, ne bir dergi,

Umurunda mı dünya?

Ya yüz çevirmek! (mu'ridîn) (Yasin–46). Hakikatle ilgilenmemek, ona bakmamak,  algıyı kapatmak…

 Eskiden entellektüelizm, aydınlanma; insan merakının, araştırmacılığının bir sonucu olarak gerçek bilgiyi arama gayretiyle başlardı. Oysa şimdi!

Üç parmak hareketiyle gezindikleri dünya’da birkaç video, birkaç resim; biraz şamata, biraz face, üzerine de nerden geldiği belli olmayan derleme ve yüzeysel bilgi. Bu bilgiyle de dünyanın derin konularını irdelemeye çalışan yeni entellektüelizm! Yeni aydınlar…

Kalbini açmazsan, yüzünü çevirmezsen gerçeklere nasıl ulaşabilirsin? Ayağının altındaki Dünya gerçek! ve seni almış götürüyor. İstesen de istemesen de; ilgilensen de ilgilenmesen de; baksan da bakmasan da…

Nereye mi?

Kıyamete.

Bugün, dünyada filizlenen bir çiçek, yapraklarını açtı ve şöyle dünyaya bir baktı. İnsanoğluna hazır etmesi gereken bir meyve için Karbon, Hidrojen, oksijen vs. ve enerjiye ihtiyacı vardı.

Elementlerin bir kısmını kıldan ince kök damarlarıyla kirli bir çamurdan süzerek alıp ta yapraklara kadar taşımıştı.

Şimdi hidrojen, oksijen ve enerjiye ihtiyacı vardı. Ne yapacaktı, nasıl aşacaktı bu sorunu? Hepsinden önemlisi yerinden bile kımıldayamazken…

Bir mucize gerçekleşti. 150 milyon km. öteden Güneş, enerjisini foton denen enerji paketleri içerisinde hazırlamış ve kendisine gönderecekti.

Yalnız bir sorun vardı. Enerji paketleriyle birlikte zararlı parçacıklar da gelecekti ve bu parçacıklar kendisini öldürebilecek güçteydi.

Bu arada dünya atmosferi araya girdi. Gelen parçacıklardan zararlı olanları ayıkladı, geriye tertemiz fotonlar kaldı.

Bu enerji paketleriyle ne mi yaptı?

İnsanoğlunun hayali olan su analizini gerçekleştirdi.

Fotonları kullanarak sudan, Hidrojen ve oksijeni ayrıştırdı. Yaprak hücrelerine yani mutfağına gönderdi. Oksijeni insana lazım diyerek atmosfere gönderdi.

Yaprağındaki hücrelerde besinlerle birlikte enerjiyi bu kez kendisinin paketlemesi gerekiyordu. Çünkü insana enerji gerekliydi ve bu da pakete dâhil olmalıydı. Glukoza yani şeker molekül paketlerine dönüştürerek pakete dâhil etti. Sonra Güneşten gelen bu enerji, insandan hayvana, havaya vs. dünyadaki döngü içerisinde yerini alacaktı.

Bir bitki ile Güneş, bugün böyle bir mucizenin parçası oldular.

n’br..?