HAVANDA SU DÖVMEK
Demokrasi ile idare edilen ülkelerde iktidar nasıl “olmazsa olmaz” ise muhalefet de öyledir.
Biri, diğerinin panzehiridir.
İktidar, doğru bildiği yolda yürürken, muhalefet de iktidarı adım adım takip edecek, adeta nefesini iktidarın ensesinden eksik etmeyecektir. Bu özelliği ile muhalefet, alacağı pozisyonla iktidardan bile daha önemli bir görev ifa etmiş olacaktır.
İktidarın yanlış yola sapması ihtimaline karşı muhalefet her daim yönlendirici ve belirleyici olmak zorundadır.
Gerektiğinde “Dur! Bu gittiğin yol, yol değildir” diyerek ikazını yapacaktır.
Buraya kadar söylediklerimiz, vatanını ve milletini seven ideal bir muhalefetin hülasasıdır.
Vatanının birliğini, bütünlüğünü, huzurunu, mutluluğunu düşünen her muhalefet bu görevini şartlar ne olursa olsun yerine getirmekte tereddüt yaşamamalıdır. Bu anlayışta olan bir muhalefet, zaten halkın teveccühün kazanarak kısa sürede iktidar koltuğuna oturur.
Şimdi isterseniz gerçeklerle yüzleşelim.
Bir muhalefet düşünün ki;
Alaşağı edemediği iktidardan kurtulmak için darbe dahil her yolu mübah görüyor, “Ordu göreve” pankartları ile yollara dökülüyorsa.
Ülkenin bekasına kasteden, dağdaki teröristlerin cenazelerinde bulunuyor, taziyelerine katılıyorsa.
Sivil kalkışma denemesi yapan “Gezici” dedikleri hainlerle kol kola giriyor, milletvekilleri polise ana avrat saydırıyorsa.
İktidarla baş edemeyeceklerini anladıkları için Nato dahil dış güçlere “Türkiye’ye neden müdahale etmiyorsunuz” diyorlarsa.
Ölen PKK’lıları “Şehit” olarak kabulleniyorlarsa.
249 vatan evladının şehit edildiği 15 Temmuz kalkışmasını “Kontrollü darbe” diyerek FETÖ’cülere alenen destek oluyorlarsa.
Huzura en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde yollara dökülüp algı oluşturmak için “Adalet arıyor”muş gibi yapıyorlarsa.
Bu, muhalefet etmek değildir.
Muhalefet etmek, kutsal bir görevdir.
Kimden mi bahsediyorum?
Tembellik etmeyin de o kadarını da siz bulun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.