Hayatımda böyle konferans görmedim
Geçtiğimiz Perşembe günü Kur’an eğitimi ve Kur’an’ın anlaşılması üzerine başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren Selsebil Derneği’nin düzenlediği “Kur’an ve Hayat” konulu konferanstan söz etmesek, hem Okuyan Hoca’nın hem de böyle muhteşem bir faaliyeti Konya’ya armağan eden dernek yöneticilerinin hakkı kalır. Protokolden konferansa sadece Valimiz Muammer Erol’un ilgi gösterdiğini de ayrıca belirtmeliyim.
Kendisini anlatmak için en uygun ifade “Yürüyen Kur’an” olan insan. Bu tanımlama, size abartılı gelmişse 19 Mayıs Ü. İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan ile karşılaşmamışsınız demektir.
Hoca, kafadan değil, Kur’an’dan konuşan, kendisini Kur’an’a adamış, hafız, ilim-irfan ehli bir Karadenizli. Karadenizli vurgusu, O’nun her platformda “Hamdolsun Çaykaralıyım” demesinden. Hurafeci, geleneksel din anlayışına sahip insanlarca “mealci” olarak yaftalanan, cübbesi aklından uzun kimi din tüccarlarının insanları ondan kaçmaya çağırdığı müstesna limanlardan biri…
O’nu “Hadis inkarcısı” diye yaftalayarak karalamaya çalışan din istismarcılarının, ekran şovmenlerinin antipropagandaları daha etkili olabiliyor ne yazık ki. “Her ayetin yorumunda bir de şu ayet var” diyerek muhataplarını Kur’an’a doyuran Hoca, birilerinin dediği gibi “mealci” olsa, herhalde konuşmasının yarısını “Kur’an’ın sünnetle tefsiri”ne, Peygamberin, “Allah’ın kitabını anlatmış ve yaşamış bir rol model” oluşuna ayırmazdı.
Hayatını Kur’an’a adayan bir insanın hatıraları da elbette Kur’anlı olacak. Konuyla ilgili bir hatırası ya da nüktesi bile Kur’an’ın anlaşılmasına işaret ediyor. 8.30’da başlayan konferans, 10.35’te sona erdiğinde salondaki hiç kimse oradan ayrılmak istemiyordu. Hoca sabaha kadar konuşsa, herkes ilgiyle ve sabırla O’nu dinleyecekti.
Kitabımızın “Hayatı kullanma kılavuzu” olduğu gerçeğinden hareketle, Konyalılar’ı hayata buradan bakmaya, hayatı O’nunla tanımaya çağırdı Hoca… “O’nsuz baktığımız yeri şaşı görürüz” dedi. Ümmetin Kitab’ıyla, Peygamberiyle ilişkisini düzenleyen ayetleri hatırlattı. “Kalktığınız her sabah ‘Kur’an benim neyim olur?’ Bu Kitab’la ilişkim nasıl olacak?’ diye kendinize sormalısınız. Her bir davranışınızın Kur’an’da karşılığının olması lazım” dedi.
İnsanın Kur’an’la değer kazandığı gibi şehirlerin de vahye ev sahipliği yaparak mukaddes olabileceğini söyledi. “Peygamber gelse, ne bugünkü camilere, ne işyerinize, ne evinize, ne Meram’a ne de başka bir yere götürebilirsiniz. Peygamberin fakirliğini anlatarak zengin olan bir ümmetiz biz. Peygamberce bir hayat, hayal edebiliyor musunuz? Bizimki platonik aşk? Böyle aşk olur mu? Bu mu peygamber sevgisi?” diye sordu...
Hocamızın dediği gibi evdeki Kur’an’ı elimize aldığımız zaman hayatımızı düzene koymuş olacağız. Müslümanlığımız bizi Cennet’e götürmeye yetmiyor çünkü. İşte Tevbe/24… Ölçüp, tartalım bakalım ne kadar Müslüman’mışız?
Konferans, TV programlarının çok ciddi gelir kalemi olduğu bir zamanda, kendisinin bu ortamlardan tek kuruş geliri olmadığını bildiğimiz mütevazı hocamızı, kültürel etkinlik adı altında oraya buraya milyonlarca para akıtan belediyelerimize ve diğer kuruluşlara hocayı ve diğer Kur’an dostlarını sık sık Konya ile buluşturmalarını tavsiye ediyorum.
Kur’anın sadece kabuğu ile meşgul olup özünden haberdar olmamış insanlarımızın da bir gün O’nu tanımalarını Allah’tan niyaz ediyorum. İnsanların, insanlığın kurtuluşu yeniden Kur’an’la tanışıp, Kur’an dostlarının ders halkalarında bulunmakla mümkün olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.