HAZIRLIKLI OLMAK
İnsan, kötü zamanlara hazırlıklı olmalı.
Bir şeyler biriktirmeli, bir şeyler saklamalı.
Kemik gömen köpekler, fıstık saklayan sincaplar, arılar ve karıncalar gibi.
Kötü zamanlar mutlaka gelir.
Hazırlıklı olmalı.
Ama olunabilir mi? Nasıl olunabilir?
Kötü zamanları kötü insanlar yaratır.
Yer sarsıntısı, çığ, taşkın, kuraklık gibi doğal afetler ve salgın hastalıklar da zamanı kötü yapar ama değişik bir biçimde. Onlar dünyanın halleridir; doğum ve ölüm, bulut ve yağmur gibi.
Kaderine küfreder, yıkıntılardan uzaklaşır, sağ kalanlarla başka bir yerde, yeni bir hayat kurar insan.
Hani kötü zamanlar dedik ya; eskiler kış aylarını bir başka düşünür bir başka hazırlanırmış. Sanki kıtlık yaşanacak ya da yokluk olacakmış gibi… Yaz aylarının bolluk ve bereketli günlerinde yiyecekler kurutulur, konserveler yapılır, turşular kurulur, bulgurlar, tarhanalar, salçalar aklınıza ne gelirse hanımlar harıl harıl kış hazırlığı yaparlar. Diyeceksiniz ki her yer market elinizi neye atsanız bulursunuz. Burada amaç o değil yukarıda da belirttiğim gibi “kötü zamanlara hazırlıklı olmalı” “kar olur, buz olur” lafı da oradan gelir. Konya’da yaşanan ve anlatılan o koca kar zamanından kalan söylemler aslında insanların ne kadar doğru davrandığını ortaya koymuştur ve bugün de hala geçerliliğini korur.
Hanımlar bu denli hazırlanırken, beyler de “yağmur yaş olmadan odunu kömürü içeri atalım” derdine düşer o işler yazdan bitirilirmiş. Bütün bunlar bir yana tasarruf edilen paralar bir kenara konulur “hasta sağ bir sıkıntı olur da lazım olur” diye kenara konulurmuş. Öyle banka falan da değil. Yastık altı bir kenarda bekletilirmiş.
Bugüne geldiğimizde, sürekli borçlanan, cebinde olmayan parayı harcayan, tüketen toplum olduk çıktık. Her yaşanan sıkıntıyı, acıyı kolay unutan olanlardan ders çıkarmayan toplum kötü güne geldiği zaman ne yapacak çok merak ediyorum. Ha diyeceksiniz ki iyi günde mi yaşıyoruz? Hem iyi hem kötü gündeyiz. Ülkesi işgal edilenlerin gidecekleri bir kapısı var. Bizi de savaşın içine çekmeye çalışan güçler kötü günde kapılarını açarlar mı? Hiç sanmıyorum. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” diye her zaman söyleriz, dillendiririz. Bu gerçeği net olarak bilirken, birlik ve beraberlik noktasında adım atarken, toplum olarak borçlu yaşamdan vazgeçip, ayağımızı yorganımıza göre uzatıp, kötü günleri hesaptan hiç çıkarmadan planlarımızı yapmalıyız.
Sanırım herkes kendi feylesofu olmak, yeryüzündeki kısa ömrünü en iyi nasıl geçireceğini kendi tayin etmek durumundadır. O nedenle kötü günlere hep hazırlıklı olalım. Aklımızın bir köşesinde dursun…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.