İKİ KONU - İKİ SORU
ÇALIŞAN EMEKLİNİN FERYADI: Çocuklarım okuyor. Emekliyim ama maaşım yetmiyor. Çalışmam gerekiyor, çalışmaya devam ediyorum. Emeklilikten önce kesilen sigorta primi maaşımdan yine kesiliyor. Emeklilikten önceki primin, emekli maaşı ve sağlık sigortası gibi bir karşılığı vardı. Artık emekli maaşımı alıyorum, sağlık güvencem de var. Öyleyse kesilen bu primin karşılığı ne?
Trafik kazası geçirdim, köprücük kemiğim kırıldı, 2 ay rapor verildi, çalışamadım ama primlerim düzenli ödendi. Her ay neredeyse emeklilik öncesi kadar prim ödüyorum. Ama çalışamadığım o 2 ayın raporlu maaşını bile SGK bana vermedi. Bunu bile vermeyecekseniz o primleri niçin alıyorsunuz diye sordum, ödediğim o primlerin ancak iş kazası durumunda yararı olacağını söylediler, diyor.
SAYIN ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANIMIZA BİR VATANDAŞ OLARAK SORUYORUM: Devrim niteliğinde yeniliklerle birçok haksızlığa son veren Ak Parti İktidarı, bu haksız prim kesintisine niçin göz yumuyor? Bu prim kesintisinin çalışan emekliye bizim bilmediğimiz, mantıklı bir getirisi, bir karşılığı var mıdır? Yoksa bu kesinti, çoğunluğu asgari ücretten emekli olmuş, zaten az bir emekli maaşı alan, çalışan emeklilere yapılan bir haksızlık değil midir?
Bizim kadim geleneğimizde ölünceye kadar çalışmak vardır. İstihdam alanlarını çoğaltmak varken, emeklilerin çalışmasına niçin bu kadar karşısınız? Sayın Bakanım, özel sektörde, -Tembeller hariç- ülkemizdeki işsizliği kısa sürede ortadan kaldıracak bir iş potansiyeli var. Özel sektör aradığı elemanı bulamıyor, işsiz insanımız da aradığı işi bulamıyor. Emeklileri evinde oturmaya zorlamak yerine iş gücümüzü ihtiyaca göre planlamak gerekmez mi? Üniversitelerimizde hala, ülkemizde iş bulma şansı hiç olmayan birçok bölüm var!
NASIL ANLATSAM BİLMEM Kİ: Bilindiği gibi, bir işletmenin icraya verilmesi bankalarda da, piyasada da o işletmenin kredisini ve ticari itibarını büyük ölçüde zedeler. Maliye, on milyonlarca lira cirosu olan işletmeleri, haber bile vermeye gerek görmeden, geciken küçücük bir alacağı için, alelacele icraya verebiliyor. Oysa bu iş bu kadar hızlı ve kolay yapılmamalıdır. Çünkü özellikle bu kritik dönemde ve yine özellikle de bankalarda böyle bir haciz işlemi deprem etkisi yaratabilir, yanlış anlamalara, kredi iptallerine sebep olabilir, hatta işletmeleri sebepsiz yere batırabilir. Tanıdığım bir işletmeci bu olayı yaşadığını, küçücük bir borç ve gecikme için maliye tarafından, kendilerine haber verilmeden bütün mallarına haciz konmuş olduğunu, bunu ilk önce çalıştığı bankalardan öğrendiğini söyledi bana. Üstelik de icra konusu olan bu borcun 20 katı kadar da onun maliyeden KDV alacağı varmış, hem de 2016 dan kalma. “Alacağına şahin, vereceğine karga” diye buna deniyor herhalde.
Ak parti iktidarından önceki dönemlerde bütün işletmelere, potansiyel vergi kaçakçısı gibi muamele ediliyordu. Ak Parti döneminde, eskinin o eli sopalı, baskıcı, cezacı yaklaşımının yerine munis ve akılcı bir uygulama geldi: Eski dönemlerdeki, “Vatandaşın tepesine vura vura vergi alma” anlayışı gitti, onun yerini bu akılcı politikalar aldı. Her ticari işlem için verilen özel devlet destekleriyle kayıt dışılığın da, haksız rekabetin de önüne geçilmiş oldu. Ayrıca, Maliye teşkilatımızda çok değerli kadroların da olduğunu, imkân ve fırsat verildiğinde böyle güzel işler de yapabileceklerini halkımız görmüş oldu.
SAYIN MALİYE BAKANIMIZA HADDİM OLMAYARAK SORUYORUM: Bütün bu iyileştirmeleri, vatandaşı incitmeden yapabilen Ak Parti İktidarı ve bu günün ileri Maliye Teşkilatı, düşüncesizce yapılan böyle bir muameleye nasıl izin veriyor? Günümüz şartlarında işletmelerin zaten canı burnundadır. Onlara böyle bir muameleyi reva gören o eski zihniyetten ne zaman kurtulacağız? Vergi Mükellefleri olmasa vergi dairesi diye bir işyeri de olmazdı. Mükellefi “Müşteri” gibi gören bir maliye anlayışına ne zaman kavuşacağız Sayın Bakanım?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.