İnciteceğiz
Kısa süre önce Yargıtay yine emsal oluşturabilecek önemli bir karar verdi. Bu kararla, siyasileri eleştirmek konusunda ne kadar ileri gidilebileceğimize açıklık getirildi. Karar özetle; “Siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerektiği, ayrıca AİHS ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirler değil, aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadelerin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir. AİHM kararlarına göre siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir. Siyasetçi eleştiri ağır olsa bile eleştirilere olağan olandan daha fazla katlanabilmelidir. Davalının beyanları eleştiri kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.” şeklindeydi.
Bu karar, siyasi yaşamımıza da renk katacak nitelikte. Siyasiler hazır olun, sert, ağır ve hatta incitici olacağız. Arkamızda Yargıtay var. Bol bol inciteceğiz sizleri. Nasıl olsa söylem ve eylemleriniz bolca malzeme veriyor bizlere. Sizler eski alışkanlıklarınız gereği bol keseden sallamayı çok iyi biliyorsunuz ya, biz de iletişim çağının insanları olarak her platformda, tüm sosyal medyada sallayacağız eleştirileri.
Başlayalım mı? Önce iğneyi kendimize batıralım, çuval dızını ele batırıp duracağız nasıl olsa.
Melih GÖKÇEK, ekranlardan Kemal KILIÇDAROĞLU’ nun çocuklarını ve bebek torununu nasıl sigortaladığını anlattığı zaman içim ferahlamıştı. KILIÇDAROĞLU ne açıklama yaparsa yapsın önemli değildi. Malzeme kaliteli olunca Melih Bey de iyi işlemişti bu malzemeyi değil mi? Bu olay KILIÇDAROĞLU’ nun SGK’ yı nasıl batırdığına da iyi bir örnek olacak nitelikteydi. Çocuklar ve torunlar emeklilik yaşına gelince “ne akıllı adammış Kemal babamız – dedemiz” deyip KILIÇDAROĞLU’ nu rahmetle anacaklardır.
İyi de Abdullah GÜL’ ün 1991 doğumlu oğlu Mehmet Emre neden unutuldu gitti? İşte Abdullah GÜL’ ün konuya ilişkin açıklamalarından alınma birkaç cümle: “Derslerinde son derece başarılı olan oğlum Mehmet Emre, yaz döneminde kendi arzusuyla çalışmayı tercih etmektedir. 2006 yazında da Ali Babacan Tekstil Firması' nda 24 gün çalışmıştır. Bu firma kayıt ve vergi konusundaki aşırı hassasiyetidir. Mağazalarından evlerine götürdükleri ürünlerin bile vergisini ödeyecek kadar duyarlıdır. Bu sebeple Mehmet Emre' yi de çalıştığı dönemde sigortalamıştır. Mehmet Emre’ nin yeni sosyal güvenlik düzenlemesinden etkilenmemesi amacıyla sanki kanun yürürlüğe girmeden hemen önce çalışmadan sigortalı yapılmış gibi gösterilmesi büyük bir haksızlıktır. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı makamını ve şahsımı hedef alan yıpratma amaçlı haber ve yorumlar, iyi niyetten yoksundur. Ayrıca, küçük oğlum Mehmet Emre ile ilgili gerçekten uzak, çarpıtılarak tek taraflı sunulan haber ve yorumların, basının evrensel meslek ilkeleriyle bağdaşmadığı da aşikardır.”
Açıklama edebi yönden güzel değil mi? Okuyunca Abdullah GÜL’ e hak veresi geliyor insanın. Biz onun açıklamalarını samimi buluyoruz, ne de olsa bizim davanın komutanlarından değil mi? Söyledikleri tartışmasız gerçeği anlatır bizlere.
Abdullah GÜL’ ün sözlerini yazarken aklıma bir fıkra geldi. Abdullah Bey Kayserili, oğlu Mehmet Emre Ankara’ da yetişiyor, çocuğun ticari zekadan, tecrübeden eksik kalması kaygı verici Kayserili baba Abdullah Bey için. Fıkrayı uzun uzun anlatmaya gerek yok, bilen bilir. Fıkrada Kayserili sanayicinin iyi eğitim almış oğlunun sucuk makinesi önünde durup “oradan ineği sokunca buradan sucuk çıkıyor ya, buradan sucuk sokarsak oradan inek çıkar mı?” diye sorduğunu hatırlatsak yeter her halde.
Bilmem incitebildim mi, sayın büyüğümüz, davamızın komutanlarından Abdullah GÜL ağabey? Haberin olsun, biz bunu yemedik.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.