Uğur Özteke

Uğur Özteke

Konya Davutoğlu için ne yaptı, Davutoğlu Konya’ya ne yaptı?

Konya Davutoğlu için ne yaptı, Davutoğlu Konya’ya ne yaptı?

AK Partinin kongreye gitme kararı ile Konya’mız içinde 100 yılda bir gelen ve bir daha da gelmeyecek olan bu “kısmetli dönem” bitti.

Bu dönem ve sonrası, inşallah şahıslar için, şehrimiz için ve de ülkemiz için hayırlı olur.

Parti içerisinde son dönemde ayyuka çıkan ve gören gözler ile, duyan kulakların duyduklarını bilenler biliyor, bilmeyenler de öğrenebiliyorlardı.

Dün sabah saat 06.05’te whatshapp’tan gelen ilk yorum ve yazışmalarımız şöyle idi;

“SA. Abi “İster sağdan oku ister soldan” fitne kazandı. Türkiye kayıp etti…

Ve KONYA bitdiiiiiii

Çok yazık oldu

Bu kadar emek boşa gitti

Ülkenin enerjisi boşa gitti”…

…………….

Bize inanan güvenen bir okurumuz ile ilk yazışmalarımızda renk vermek istemiyordum. Kendisini ailesini çok iyi tanıyordum ama dedik ya daha günün ilk gazeteci-okur görüşmesi idi bu. Ve sanal ortamdaydık. (Bu meslek ve dost görünüp yanımızda olan hainlerden o kadar hançer yedik ki inanmasak hasta oluruz kafayı yiyeceğiz vallahi) 

Abimize ilk cevabımızı yazdık –“Evet abi haklısınız”

Abimiz hızla yazmaya devam ediyor “Hiç bir ihtimal yok mu abii”

“Hani bugün geri dönüş falan”…

………

(Bu arada Sayın Akış’a da giydiriyor)

Bizim insanımız nasıl da saf nasılda temiz yürekli.

Gemiler yakılalı aylar olmuş insanımız geri dönüş bekliyor. Ortada gemimi kaldı ki?

Kibarca şunu yazdık “Bu iş geçen ay 19’unda bitti abi maalesef geri dönüşü olmaz”

Abimiz, “Allah sonumuzu hayır etsin.

Fitne ateşi Konya’da çokkkkkk

Yazıkkkk

Hem de çokkk yazık”…

Biz susuyoruz ya abimiz bu kez namluyu bize çeviriyor(!)

“Uğur abi bence şimdi konuşma zamanı

Hem de sert konuşma zamanı…”

İki cümle yazıyoruz;

“Abi sen dost musun düşman mısın? Biz gördüklerimizi duyduklarımızı yazamıyoruz. Kellemizi mi kopartacaksın. Bizim çoluğumuz çocuğumuz yok mu?”

………….

Sabahın köründe o tıkır tıkır yazan abimizden cevap gelmiyor. Sabırsızlanıyorum. (biz de gaza geldik ya)

Bir süre sonra abimiz “Abi seni seviyorum iyi bak kendine Allah'a emanet ol”

……………..

Saat 8.20…

Gazetede kimse yok. Büyük bir seslik içerisinde çalışıyoruz. Sadece arkamızın dönük olduğu televizyondan Ankara’nın çokbilmiş gazetecilerinin yorumlarını canlı yayınlarından takip etmeye çalışıyoruz.

Cep telefonumuzdan ilk vatandaş telefonu geldi.

Selam faslından sonra ilk bölüm;

“Abi biliyorsun bizim iki ayrı sektörde işimiz var. Ama birisi malum sade vatandaşla bire bir. Vatandaş gelecek bize ayda 200 lira olan taksitini ödeyecek. Vallahi 100 lirayı ödemede zorlanıyorlar. İki, üç aydır dönüşte sıkıntı var…..”

………….

Bu abimiz eski MHP’li. Ne zaman Ak partili olduğunu bilmiyorum. Bildiğim Davutoğlu Başbakan olduktan sonra birden fanatikleşti. Ortalama ayda bir telefonla sohbet ederiz. Yatıyor “Davutoğlu”, kalkıyor “Davutoğlu”…

Hiç unutmuyorum, o ilk günlerde kendisine de takılmıştım. “Abi sen de amma hızlı ak kurt çıktın ha. Partililer senin kadar Başbakan’a sahip çıkmıyor. Demek ki o milliyetçi damar aynen duruyor…” demiştim. Abim milliyetçiliğine yine laf ettirmemiş, MHP’ye kızmadığını kırılmadığını ama Konya olarak Davutoğlu’na sahip çıkılması gerektiğini uzun uzun bize savunmuştu. 

Neyse biz abimizi tanıyorduk.

Ve abimiz beklenen konuyu(!) açtı;

-“Uğur abi biliyorsun işyerime geldin mi ilk senin gazeteyi okurum. Yazılarını hiç kaçırmam. Bugünkü “İster sağdan oku, ister soldan oku” yazını da okudum. Evet AK Parti demek, Recep Tayip Erdoğan demek. Ama artık Türkiye eşittir AK Parti sözüne katılmıyorum. Yanlış anlama abi. Biz çok şahsiyetsiziz.

Hani Konya nerede? Davutoğlu’nu karşılayanlar, o salonlarını dolduran on binler nerede? Biz o gece konvoylar yaptık? O arabalar yalan mıydı? Soruyorum sana abi şimdi bugün Davutoğlu’nun arkasında kim var?

 ……….”

Allah… Allah… Abim coşmuştu.

Arada bir basına da kızıyordu “Davutoğlu için manşetler atmaz isek yazılar yazmaz isek biz de korkak şahsiyetsizler ordusunun saflarında idik.”

Herkesin görüşüne saygı duyarız. Yazabilirsen denilenleri de yazarız.

……………

Saat 10.04 yazımı noktaladım.

İnternette yazımıza yapılan yorumlarla alakalı olarak internetten sorumlu arkadaşımız Mustafa Kömürcü bir, iki uyarıda bulunmuştu. “Abi sana sallıyorlar. Gireyim mi?” diye sormuştu.

Biz de her zamanki dediklerimizi tekrarladık -“Gir Mustafa’m küfrün dışında ne varsa gir. İftira varsa onları da gir. Bu dünyanın öbür tarafına çok eli boş gitmeyelim inşallah”…

…………

Yazı bitti ya. Noktalayacağım. Aklımıza geldi. Neymiş bunlar bir bakayım dedim.

Faruk Özdemir rumuzlu okurumuz şöyle demiş,

“Kıymetli Uğur Bey,

Sen bir Konyalı olarak, yıllarca savunduğun iftihar ettiğin memleketine sahip çıkmazsan, Başbakanına destek olmazsan, her gün dile getirdiğin, "Allah için ben Konya'yı çok seviyorum, hakiki milliyetçiyim" ifadelerinin sözde kaldığı ortaya çıkacaktır.

Malumunuzdur ki "dost", iyi günde belli olmaz.

Demek ki ne yapacakmışız?

Yazılarınızı farklı gözle okuyacakmışız...

Bakalım yarın Başbakan için ne yazacaksınız!!!”…

………..

Eğer benden yaş olarak büyük iseniz Sayın Faruk abicim, eğer genç bir okurumuz iseniz canım Faruk kardeşim madem bizim yazılarımızı okuyorsunuz. (Öyle anladım.)

Peki 3 Mayıs günü, yani üç gün önce yine bu sütundaki köşe yazımızda;

“REİS-HOCA EL ELEYE” KONYA SAHİP ÇIKABİLDİ Mİ?”

Sare Hanım’dan söz etmişken haftalardır içimi kemiren bir olayı artık yazacağım. Ne olacaksa olsun. Yeter artık.

Doğru ya da eğri. Yalan ya da yanlış. Kasıtlı ya da değil.

Gerekçesi ne olursa olsun Türkiye’de AK Parti içerisinde çok küçük de olsa bir grup tarafından Başbakan Davutoğlu’na karşı düğmeye basılmış durumda.

Biz şahıs olarak Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımız arasında en küçük bir pürüzün dahi olduğuna inanmıyoruz. Ancak gelinen noktada bazı partililer MHP’nin, CHP’nin yapamadığını başarıyorlar.

Tam bu noktada Konya’nın üzerine ise ölü toprağı serpilmiş durumunda.

Bu şehirde bir tek Allah’ın kulu çıkıp da “Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın da, Başbakanımızın da yanındayız” demedi.

Dahası diyemedi.  (Diyemeyenlerin nasıl bir hesap içirişinde olduklarını biliyoruz. Çünkü birebirde çok net ifade ettiler)

Dün yine hem Beştepe’ye hem de Başbakan’a yakın bir abimizle sohbet ederken bu konuyu açtım ve içimdekileri çok acı olarak kustum.

Abimiz bizi biraz frenledi.

Şöyle ki vekiller de konuyu değerlendirmişler. Sonunda şöyle bir karara varmışlar. “Biz böyle bir açıklama yaparsak Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın arasında gerçekten de öyle bir sıkıntı var gibi anlaşılır” …

Yerel siyaset de bu kanaatte imiş.

Peki inandık.

Peki bizim STK’lar da bir açıklama yapamazlar mıydı?

Yaptılar mı?

Sosyal Medyada “Reis-Hoca el ele” diye ortalık o günlerde yıkıldı.

Konya bu işe ne kadar destek verdi?

Bir kez daha, bir kez daha yeniden yazıyoruz.

“Konyalı bir Başbakan 100 yılda geldi beyler. Haaa bir daha da gelmeyecek. Tarih de Konya’nın Başbakanı’na nasıl sahip çıkamadığını yazacak”…”

…………….

Canım Faruk abicim, biz çoluğumuzun çocuğunun rızkını göze alarak bunu üç gün önce yazabilmişiz. Peki, siz ne yaptınız? Ya da şimdi ne yapabilirsiniz?

AK Parti ile para pul, makam, otomobil, şan şöhret sahibi olanlar, rüyalarında bile göremediklerine sahip olanlar ne yaptılar?

Bu şehrin il ilçe Başkanları ne yaptı?

Belediye Başkanları ne yaptı?

Oda dernek başkanları ne yaptı?

Vekil olanlar ne yaptı?

İş dünyası ne yaptı?

Davutoğlu ile bürokrat olanlar müdür olanlar ne yaptı?

Davutoğlu ile yan yana olup fotoğraf çektirebilmek için amuda dikilenler ile, göz göze gelebilmek için parende atanlar ne yaptı? 

………

Canım abim eğer bizi düzenli olarak takip ettiğinizi iddia ediyorsanız yine aynı şeyleri üstüne basa basa yazıyorum;

“Allah rızası için ben bu Konya'yı çok seviyorum, samimi Konyalılara hayranım. En sıkı da Konya milliyetçisiyim. Üstelik lafta değil, şovla hiç değil. Ve de yaptıklarımı yaptım diye övünmek için asla değil. Allah rızası için Konya ve Konyalıya körü körüne inatla inandığım için 40 yıllık gazetecilik hayatımda özellikle Ankara ve İstanbul’da çalışırken hastasından, öğrencisine, bürokratından gazetecisine, tüm imkanlarımla, para alarak değil çoğu eşimin bilgisi dahilinde cebimden çocuklarımın rızkından bir de para vererek kapımı çalan, telefon eden her Konyalıya yardım ettim.

Dün de ettim, şimdi de ederim. İnşallah edeceğimde.

Ve bunları da Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza şirin görünmek için asla yapmam yapamam, daha samimi bir itiraf ile yapamıyorum beceremiyorum.

Ne acıdır ki Cenab-ı Allah’ım affetsin, beni, ailemi ve tüm insanları ıslah etsin “Bire bir gördüğüm, şahit olduğum kendisi Müslüman, benim ise günahkar olarak tanımlandığım için, hiçbir şey bulamazlarsa, “bizim mahallenin çocuğu değil” diyerek itelendiğim, karalanmaya çalışıldığım, hatta gazetecilik yaptırılmamaya uğraşıldığım içinde çok iyi bir Müslümanım diyemiyorum. (Kimin ne olduğunu inşallah Cenab-ı Allah’ım takdir edecek)

Allah’a şükürler olsun ki günahkar bir fani olarak dün yaptığım hataları bugün yapmamaya çalışan inanan, inandığımı kendi iç dünyamda yaşamaya çalışan bir Müslümanım.

…………….

Faruk Bey’in sayesinde birazcık da olsa iki cümle ile de olsa yazdıklarım ile rahatladım.

Faruk Bey size çok teşekkür ederim. Hakkınızı helal edin. Ben size minnettarım. Sayenizde bir şeyler yazabildim. Siz beni böyle suçlamasaydınız, ben bunları da yazamazdım.

Bu vesile ile bu ana kadar yazımıza yorumları ile katılıp bizi eleştiren Süleyman, Burcu Coşkun ve Adem isimli değerli okurlarımıza da katkılarından ve görüşlerini yazıp yüzümüze karşı paylaştıkları için medeni cesaretlerinden dolayı teşekkür ederim.

Hakkınız geçti. Helal edin.

Çaya ve etliekmeğe beklerim. Yüz yüze daha rahat görüşebiliriz.

…………….

Konya kaybetti mi? Kaybetti…

100 yıllık kısmeti Davutoğlu’na sahip çıkabildi mi? Asla

Bundan sonra çıkar mı? Yüzde 1 dahi çıkmaz.

Davutoğlu, Konya’nın beklentilerine tam karşılık verebildi mi?

Konya bu dönemde uçtu mu?

Davutoğlu değil de “Sayın Başbakan Remzi, Çorum’un ve ülkenin Başbakanı olsa Çorum, Konya gibi mi olurdu?..

;))) Bunlarda ayrı birer yazı konusu değil mi?  

Yine haddimi aştım kaşınıyor muyum ne?

………….

Son gelişme ile, AK Parti’ye hiçbir şey olmaz.

Birilerinin el ovuşturup, salyalarını akıttığı, iştahla beklediği kargaşa, muhalefet işi asla olmaz.

……….

Yazımıza konu ettiğimiz için Sayın Mustafa Akış’ı sevin sevmeyin. Yazdıklarına katılın katılmayın ama bugün bir kez daha bir şeyi kabul etmek sevmiyorsanız da kabullenmek zorundasınız

AK Parti sadece bir parti değil Recep Tayip Erdoğan önderliğinde yeni bir dava, yeni bir misyon olma yolunda hedeflerine adım adım gidiyor.

Bu konuda Sayın Akış’a katılıyorum.

AK Parti eşittir Recep Tayyip Erdoğan’dır. CHP, MHP ve diğerleri de bugünkü halleri ile oldukları sürece kabul etseniz de etmeseniz de Recep Tayyip Erdoğan eşittir Türkiye’dir  

RECEP ÇINAR’I KUTLUYOR, MERHABA VE 42 KONYA TV’YE HAYIRLI OLSUN DİYORUZ

Bu satırları da öğlen saatlerinde gazeteye gelince yazıma ilave olarak yazıyorum.

Gazetede sabah çalışmamızı tamamladıktan sonra ilk iş olarak PRESTİJ Dergimizin sorumlusu, Spor Müdürümüz Ulaş İnbaşı ile MERHABA Gazetesi’ne gittik. Gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğine terfi eden Recep Çınar’a hayırlı olsun diyecektik. Girişte Merhaba çalışanları, Rıfat Tankut abimiz, can dostumuz Adnan Özkafa ve Ahmet Turan ile karşılaştık. Sarıldık ayaküstü sohbet ettik ve Recep Çınar’ın yeni makamına çıktık. Sade kahvelerimizi yurdumlarken hemen kısa bir Konya ve basın dedikodusu da yaptık. Eeeee bu ekiple uzun yıllar Gazeteciler Cemiyeti çatısı altında kader birliği yapmıştık. Laf aramızda kalıcı güzel eserlerde ortaya koymuştuk.

Lafı uzatmayacağım ama bizim Recep’in iki konuyu hatırlatmasa ile dertlendim.

 Evet Allah’a şükürler olsun ki 4 dönem Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapmak nasip oldu.

İlk seçimde 3 rakibimiz vardı sandıktan tesadüf eseri biz çıkmıştık. Bıraktığımız gün ise rakibimiz yoktu.

…………..

Bir, kulakları çınlasın dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Özkafa’nın inanılmaz desteği ile bugün 74 gazeteci arkadaşımızın, aylık olarak asgari ücretin yarısını ödeyerek ev sahibi olduğu MEDYA Kent’i yapmıştık. (Recep ve Ahmet hala burada oturuyorlar. Bir de en az bu kadar arsayı da gerisin geri verdik. Daha iyisini beceremedik)

İlk gün Sayın Özkafa’ya gittiğim de kendisine şöyle bir söz vermiştim “Başkanım bir iyilik yap gazetecilere yardımcı ol. Benim evim var. Ben buna dahil olmayacağım. Evi olmayanlar ilk defa sayende ev sahibi olacaklar” demiştim.

(Şükürler olsun benim orada hala bir dairem yok)

Ve inşaat yükselirken bir gazeteci arkadaşımız köşesinde şöyle bir yazı yazmıştı “ Uğur Özteke Genelev Kooperatifi kurdu ev yaptırıyor”

Konya Genelevi nerede? Bilen yerini tarif edebilecek var mı?

Ama isterseniz ben tarif edeyim. MEDYA KENT’in nerede olduğunu söyleyeyim; “10 bin kişilik spor kongre merkezinin yanında, blokların üç çevresinde bir ilkokul, bir sağlık ocağı ve bir karakol var.

Recep Çınar ve Ahmet Turan’ın hatırlatması ile dertlerimin depreştiği ikinci olay;

Gazeteciler Cemiyeti Başkanıyım. Ama o yıllarda İHA Ankara’dayım. Her hafta sonu Konya’ya geliyorum. Bugün Konya’nın değil Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birisinin bir ilçemizde sıkıntı olmuş. Gazeteci olarak bir telefonla çözülecek küçük bir iş. Sözüm ona da Cemiyet Başkanıyız yaaa. Alo dedik unuttuk. Meğer o iş olmuş.

Aradan bir süre geçti Cemiyet’te yönetim ile oturuyoruz bir şahıs içeriye girdi (yılını tam olarak hatırlamıyorum dolayısı ile modelini de) Bir otomobil ruhsatı. Şaşkınlıkla açtım Uğur Özteke’ye ait sıfır bir otomobil ruhsatı.

“Asla asla” dedim. O iş adamına ulaştım. En sonunda şurada anlaştık “Ruhsat Gazeteciler Cemiyeti adına çıkarsa o sıfır otomobili kabul ederiz” dedik.

Kulakları çınlasın bugün Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi olan o gün için AA’da çalışan Adem Demirsoy ile o ilçemize gittik ve koltuklarında daha naylonları olan arabayı aldık geldik.

Arabayı bir kuruma kiraladık cemiyetimize aylık gelir temin ettik.

Ve aradan yıllar geçti. Dönemin Cemiyet Başkanı, yönetim kurulu üyeleri ve üyelerimizin oy birliği ile o otomobil satıldı. 

Bildiğim kadarı ile Cemiyetimizin bugün bir otomobili yok. Oysa o gün arkadaşlara yalvarmıştım “Satın. Satın ama ya daha yeni modellisini ya da marka olarak daha iyisini alın”…

………..

Ya Recep Çınar, ya Ahmet Turan bana bunları hatırlatıp niye vitesten attırırsınız?

Sizleri çok seviyorum. O günler insanlık ve dostluk bir başka güzeldi.

Yaşlanıyor muyuz ne?   

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Akıldan büyük nimet, zekadan da ağır yük tanımıyorum.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yağışlı havalarda trafikte biraz daha dikkatli olup üzücü kazalara sebebiyet vermediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Uğur Özteke Arşivi
SON YAZILAR