KÖPEK DAVASI
1964 Yılının güneşli bir ilkbahar günüydü. Lisenin birinci sınıfındaydım. Bir dersin uygulaması için bahçeye çıkmıştık. Bursa’nın o dillere destan yeşilliği “Geliyorum” diyordu.
Öğretmenimiz, konusunda uzman, ciddi ve olgun bir insandı. Sınıflarda otorite kurabilmek için olsa gerek, insancıl yanını hep gizlerdi. Ama o ne kadar gizlerse gizlesin, herkes onun pek merhametli ve sevgi dolu bir insan olduğunu çok geçmeden anlardı. İtici görünümüne rağmen hepimiz onu severdik.
Sert, ciddi ve otoriter biri olmasına karşın biz yine de onunla şakalaşmanın bir yolunu bulurduk. O dönemlerde parasız, yatılı, devlet okulları ( Eski adıyla Leyl-i Meccanen Okullar ) çok disiplinliydi. Buna rağmen biz yine de kıpır kıpır, cıvıl cıvıldık. Bazen Hocayı bilmeden kızdırır, -çok seyrek de olsa -bazen de güldürmeyi başarırdık.
Öğretmenin çevresinde halka olmuş, bahçede dersini dinliyorduk. Bir anda beklenmedik, şaşırtıcı bir şey oldu: Bizim Hoca dersi bıraktı ve uzaklardan geçip gitmekte olan bir köpeği taşlamaya başladı.
Zaten köpekceğiz kendi halinde, çok uzaklardan geçip gidiyordu. Bir an köpek durdu. Herhalde bizim gibi o da şaşırmıştı. Durumu anlamaya çalıştı. Adamın kendisini taşladığını anlayınca koşarak uzaklaşıp gitti.
Sınıflara döndüğümüz zaman olayı daha üst sınıflardaki arkadaşlarımıza anlattık. Onlardan, Öğretmenin bilmediğimiz bir yanını daha öğrendik: Nerede bir köpek görse veya ne zaman köpekleri hatırlasa köpek fobisi nüksedermiş. Öfkelendiği zaman bizi “Sus köpek! , Otur yerine köpek! , Yaramazlık yapma köpek herif !, “ şeklinde azarlaması da aslında bu yüzdenmiş.
Meğer O, 1960 ihtilalinden sonra, tarihe “ Köpek davası “ olarak geçen, o ünlü Yassı Ada davasının sanıklarındanmış. Suçsuzluğu anlaşılıncaya kadar Orada uzunca bir süre, işkence altında ve kötü şartlarda tutuklu kalmış.
Karşı karşıya kaldığı haksızlık, uzun süren tutukluluk hali ve orada gördüğü kötü muamele sebebiyle büyük üzüntü ve sıkıntılar yaşamış. Bu arada ailesi dağılmış, sağlığı bozulmuş, orada kaldığı zaman içinde genç yaşta ihtiyar olmuş, adeta çökmüş.
Bu esnada bir şey daha olmuş: O kötü şartlarda, uzun süre “köpek” sorgusuyla yatıp, “köpek” sorgusuyla kalkmaktan dolayı içinde köpeklere karşı bir fobi oluşmuş. Köpeklerden ikrah etmiş, onları görmeye bile tahammül edemez hale gelmiş. Psikolojik olarak içinde köpeklere karşı bir nefret, bir korku ve tiksinme hali meydana gelmiş. Onu dışa vuruş biçimi de böyle biraz tuhafça oluyormuş.
Eski üzüntülerini yenilememek için Ona köpekleri niçin taşladığını veya zavallı köpeklerden niçin nefret ettiğini hiç sormadık. Bütün haylazlığımıza karşın Onun yaşıyla, başıyla ve özellikle de ciddiyetiyle hiç bağdaşmayan o gülünç davranışına hiç birimiz gülmedik. Bu durumu yüzünden Onu kendi aramızda dahi hiç gırgıra almadık. Sadece ara sıra fazla muzip arkadaşlarımız birbirine onun söylediği şekilde “Köpek herif “ derdi.
Değil gülmek ve gırgır geçmek, Onu bu halde görenler önce şaşırır, sonra da durumu anlayınca üzüntüsünden donup kalırdı. 50 Yıl sonra bile bu satırları yazarken, birden gözlerim doldu.
Çok iyi bir insan, çok iyi bir öğretmendi. Yıllarca ders verdiği binlerce öğrenciden biri olarak, Onu hiç unutmuyorum. Hayatta olan diğer öğrencilerinin de unuttuğunu sanmıyorum. Hepimizde emeği var. 50 Yıl önce 45-50 yaşlarındaydı ama sanki 80 inde bir ihtiyar gibiydi. Sanırım çoktan ölmüştür. Ona Allah’tan rahmet diliyorum.
Hala Türk Milletinin yüreğini kanatan Yassı Ada idamlarının 53. yılında, orada zulme uğrayan masum devlet büyüklerimizi de burada rahmetle anıyorum. Allah öyle olayları bu millete bir daha yaşatmasın.
ADALET
Haksızlıktan fayda gelmez, adalet gibisi var mı
Gerçek ne kadar saklanır, mızrak çuvala sığar mı
Bu millet, bir gün gerçekleri anlar da nihayet
Kimine rahmet okur ardı sıra, kimine lanet
Fitneyle payidar olunmaz, ülke zulmette kalır
Adalet rafa kalkarsa, sonunda millet dağılır
Gördük ne olurmuş, adaleti bozarsa siyaset
Hukuk çiğnense de bak, şaşmıyor ilahi adalet
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.