Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

KORONADAN FIRSAT BULAN FİTNE ve FESATÇILAR

KORONADAN FIRSAT BULAN FİTNE ve FESATÇILAR

1980 öncesi yıllar. Orta halli bir Anadolu köylüsü. Şerefli, vatansever, yardımsever, gözü tok, ana-baba duası almış, adam gibi bir adam. Kendi gibi yetiştirmeye çalıştığı biri ikiz, üç oğlu, üç de kızı var. Oğlanlar ilçedeki lisede okuyor. Kızlar sonradan olmuş, henüz köyde ki ilkokul çağındalar.   

Lise çağındaki erkek çocukların üçü de oldukça zeki. İkizlerden birinin doktor, ikincisinin hukuk veya siyasal okuyarak devlet adamı, en küçüğünün de aldığı eğitime devam ederek ilahiyat okumasını, iyi bir İslam âlimi olmasını istiyor. Çocuklarının üçünü de imam hatipte okutmasını yakın çevresinden dahi bazılarının tepkisini çekiyor. Sabırlı, saygılı adam tepkilere rağmen, yol yordam bilen, kendi gibi düşünmese de çocukların eğitimiyle ilgili aklı başındaki herkesle görüşüyor, onlarla istişare ediyordu.

O zamanın sosyal ve siyasal virüsleri ile bu zamandakilerden çok farklı değildi. Biri “dindar” damgası yemişse aşağılık, gerici, toplum dışı kişiler akla gelirdi. Dindarlıkta ne imiş, ülkede herkes Müslüman; yeri gelir namazını da kılar, yeri gelir içkisini de içerdi. Dindarlık yaşlılar için geçerdi. Namaz da hacca gitme de yaşlanınca, elden ayaktan düşünce olur. Hacca giden terazi tutmayacak, yalanı olmayacaktı. Dinde ruhban sınıfı yoktu İbadette gizli, kabahatte gizli yapılır, önemli olan kalbinin temiz olmasıydı. Azıcık dini telkin ettin mi, “Erbakancı” idin. İşte o zaman dışlanırsın, aşağılanırsın; öl daha iyi idi.

İşte böyle bir ortamda tavsiye üzerine yörenin hatırı sayılır Ağası ile görüşülmesi iyi olurdu. Ağa 70 li yaşlarda, yağlı göbekli, Hitler (ya da İnönü) bıyıklı, çevredeki devlet adamlarıyla arası iyi;  tanıdık CHP milletvekilleri var, vali, kaymakam, jandarma onun ve ailesinin emrinde gibiydi. Ölüm hariç bir şekilde karakola düştün mü, adamın bir telefonu yeter. Aksi görüşte isen, az bir kabahatte işlesen yandın. Mahkemeye çıkana kadar karakolda günlerce ıslatılır, falakaya yatırılır, dövülürsün.

Bütün bunlara rağmen görgülü köylü, kasabada oturan Ağayı bir sepet yumurta ve has tereyağı ile randevuyla ziyarete gider. Ağanın ikramı da bir başka. Selam, hoş-beş, hal-hatır sorulur, karşılık alınır. Randevu istendiğinde köylü efendi hakkında önceden bilgi toplanmış, görüşme konusu ile ilgili karşı görüşler de hazırlanmıştır. Ağa aveneleriyle beraber daha genç köylü ile görüşmeye hazırdır.

İlk ağa söze girer, “buyur yeğenim, rahmetli babanı iyi tanırdım ama seninle pek tanışamadık”. Köylü şaşırmıştır, babası Ağa hakkında kendisine hiç bahsetmemiştir. Söze devam eder “rahmetli biraz dindardı, zararı da yok canım, biz de Müslümanız, Elhamdülillah dindarlık kötü bir şey değil, bak kutsal kitabımız duvarda asılı,”. Köylü daha da şaşırmıştır. Kısa bir şoktan sonra “benim üç oğlum var, ikisi bu sene üniversiteye başlayacak, fikrinizi almak istedim”. Din fakirlerin işi, Ağa işini biliyor, çocukların doktor ve devlet adamı olma fikrini beğense de birinin en azından avukat olmasını istiyor. Avukatlıkta para çok, ilçeye bir levha asar, ağanın da davalarına bakar. Devlet adamlığı fakirlere ve köylü çocuklarına göre değil. Devleti şehirliler yönetir, köylünün çocuğu arada kaybolur gider. Ooh, sıra köylülere gelene kadar milletvekilleri, valiler, profesörler ve bir avuç zengin çocukları devleti idare eder. Ağa gibilerde kırılmaz, çünkü onlarla köylüler kontrol altında tutulur. Gerisi laf.  

Sıra esas konuya gelir. E, küçük oğlandan ne haber, o da çok akıllı imiş. Köylü ıkınır, şöyle bir bakar ama çabuk toparlanır. Kestirmeden “onun ilahiyata göndereceğim, babamın da vasiyetidir bu”. Ağa bozulur ama hissettirmemeye çalışır. “O da niye ki, çocuğu ziyan etme, ölü yıkayıcısı mı olacak, bana ver okutayım, bari o avukat olsun, tüm masraflar benden. Biraz daha hiddetle, hem orayı bitirenler devlet düşmanı, Cumhuriyet düşmanı oluyormuş, aman ha. Adam doğrulur, kendine gelir “Ağa, ben şehit torunuyum, ne Devlet, ne de Atatürk düşmanıyım, Cumhuriyeti de bir kurduk” der ve çıkar.

Yıllar önce yakın bir dostumun yaşadıklarından olsa, bu gibi olaylar her yerde olmuştur. Ağa gibi tipler geçmişte vardı, şimdi de var, gelecekte de olacaklar. Bu tipleri değişik boyutlarıyla Korona yeniden hortlattı, hem de daha şiddetle, onlara göre siyasi iktidar sona yaklaştı. Laik ve Kemalist virüs bu sefer ulusalcı destekle daha güçlü atağa geçti. Bu hazımsızlık, bu kin, bu nefret niye. Bir atasözü şöyle der: “ülkeyi savaş, toplum düzenini fitne-fesat, hayata meydan okuyanları da elveda kelimesi yıkar”. 

Bunlar tamam da, kendinden olanlarla  “üzüm-sap, armut-çöp hesabı yapanlar, size ne oluyor”?         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
  • YAZAR / 08 Nisan 2020 15:43

    gonyalı,
    sözde Türk, sözde Anadolulu olunmaz icraatlarla, yaşantıyla, çalışmalaruyla bunlar olunur. İşin kötüsü laikçiler ne laikliği, Kemalistler de Atatürkçülüğü bilmezler; aynen dindar geçinen ve laikçilerin istediği dini yaşayan yobazlar gibi.

    Yanıtla (0) (0)
  • YAZAR / 08 Nisan 2020 15:40

    Yanar Efendi,
    Hurafeci dindar ile laikçiler arasında hiç fark, Laikçiler İslam dinini, Hristiyanlar ve kendi istedikleri gibi yorumlayıp, laikliği "din, Allah ile kul arasındadır, vicdan işidir, ibadete gerek yoktur" şeklinde yorumlar. Açıkçası bir çoğu dini reddettiklerini söyleme yerine kendilerince bir yorum getirirler. Laikliğin anlamını dahi bilmeyenler "laiklik kuranın ilkesidir" derse ancak bu olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Yanar / 08 Nisan 2020 10:19

    Laik veKemalist virüs çok yanlış... Hurafeci ve gelenekçi dini virüs islama ve topluma zarar veren... Laiklik kuranın ilkesidir... Kemalizm islamı hurafenin tekelinden kurtaran gerçek islamı arayan akımdır...
    Devletin okullarına gavur okulu diyen kız çocukları okurmuy muş diyen islamı namaz ve oruca indirgeyip israfa kul hakkı yemeye işi yakınına vermeye mübah gözüyle bakan bu gün kü hakim islami anlayıştan Allaha sığpınırız...

    Yanıtla (0) (0)
  • YAZAR / 07 Nisan 2020 20:45

    Gonyalı, laikçileri ve kemalistleri aşağıladığım yok. Onlar sözde Cumhuriyetçi, sözde demokrat, sözde Atatürkçüdürler. Onlar tarih, kültür, din, düne-bügüne ve kendinden olmayanlara saygı duymazlar. Bu manada köklerinin de nereye bağlı olduğu belli/değil. Aman ha kendinizle laikçileri ve Kemalistleri karıştırmayın. Bir insanın gerçek laik ve Atatürkçü olmasının bir mahsuru yok. Ben ise tam bir Anadolulu, Selçuklu, Osmanlı, Türk ve Türkiyeli bir şehit torunuyum. Kova Gonyalı eminim siz de öylesiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • gonyalı / 08 Nisan 2020 09:24

    Sayın Yazar, birilerinin "sözde Cumhuriyetçi, sözde demokrat, sözde Atatürkçü" olduğuna siz mi karar veriyorsunuz. Örneğin birileri de size "sözde Türk, sözde Anadolulu" dese olur mu? Merak etmeyin, sizin küçümsediğiniz bu memleketin insanları köklerinin nereye bağlı olduğu biliyor. Bu anlamıyla bir avuç Amerikancı siyasal islamcıya boyun eğmez eğmiyor da.

    Yanıtla (0) (0)
  • FAE / 07 Nisan 2020 20:54

    Gonyalı,
    Ekran her gün Devletine ve Devlet başkanına küfür eden ahlaksızlarla, halen kendisi inanmasa da inananları aşağılayan laikçilerle, Atatürk'ü içki masasından kaldırmayan, onu ilah gibi gören kemalist faşistlerle dolu iken, Cumhuriyeti kuran gerçek Osmanlı, Anadolulu bir Türk bu ülkeyi terk etmeyeceği gibi serseri sahte ideologlara bırakmaz. Dün olduğu gibi, bugün de. Hatları karıştırma gözünü seveyim. Gonya' dan da FETO ağzıyla konuşan birinin çıkmasına da üzülürüm.
    Saygı ile

    Yanıtla (0) (0)
  • gonyalı / 08 Nisan 2020 09:21

    FAE, yazdığım cümlelerin hangisi "Fetö ağzı" oluyor? İlginç bir şey var memlekette, Amerikancı siyasal islamcılarımız, küçük bir eleştiri karşısında hemen "Fetö ağzı" demagojisine sarılıyorlar. Siz Fetö'yü "Ne istediniz de vermedik?" diyenlerin için de arayın. Çünkü bu sözü kuranlar Fetö'yle ideolojik olarak akraba ve aynı yolun yolcusular. Ülkenin devlet başkanlarına küfür edenleri arıyorsanız 20 yıldır memleketi yönetenlere bakınız. Örneğin, kurucu önderlere "iki ayyaş" diyenler kim? (Konuyla ilgili yüzlerce örnek verebilirim ve fakat en çarpıcı örnek bu olduğu için bu örnek yeterlidir.) Anadolu Türkleri memleketi terk etmedi zaten. Saraylı olanlar bir İngiliz gemisine binip gitti. Merak etmeyin, bu memleketin insanı "Emevi ideolojisi"ni savunanlara boyun eğmez, eğmiyor da. Hatlar açık siz merak etmeyin.

    Yanıtla (0) (0)
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR