Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Üsküp-4 mahzun tarihi ve bugünü

Üsküp-4 mahzun tarihi ve bugünü

Bu Üsküp’le ilgili son yazım. Şehre Kosova’dan girerken yükseklerden inen sular Vardar olarak Ovaya akıyor. Öncelikle Üsküp kadar meşhur olan ve Osmanlı döneminde tesis edilen Üsküp Çarşısına geçiyoruz. Çarşı, Üsküp'ün önemli hayati alanlarından biri olarak kültürel ve tarihî özelliğe sahip.

Eski şehir merkezinde 1436 de inşa edilen Sultan Murad Cami, Hünkâr Camii, Cami-i Atik ya da Eski Cami olarak da bilinir. Tarih boyunca üç yangın, iki büyük deprem, dört savaş geçirmiş; bugünkü durumunu 18. yüzyılda yapılan tamirattan sonra almış. İçinde bir medrese ve imaret olan külliyenin bir parçasıdır ancak diğer külliye yapılarından günümüze sadece cami mezarlığı içindeki iki türbe (Beyhan Sultan ve Dağıstanlı Ali Paşa türbeleri) gelebilmiş. Üsküp Saat Kulesi cami külliyesi içinde yer alır. Bu nedenle camiye Üsküp halkı Saat Camisi de denmektedir.

Türk Çarşısı içinde tarihi medreseler ve hanları da geziyoruz. Bunlar tamir edilerek ticari amaçla kullanılıyor. Bu hizmet ağı içinde Türkiye’nin çeşitli illerden yardım vakıfları ve dernekleri yanında bazı belediyelerin de bulunduğu görülüyoruz. Bazılarının bir kültürü yıkmak amacıyla yaptığı heykellere nispet, Anadolu insanı hizmeti ve kalkınmayı esas alan yardımlarla Üsküp’te yer alıyor. Bu haliyle bile Üsküp’ün ne kadar da tarihimiz ve medeniyetimizin gerçek bir parçası olduğunu ortaya koyuyor.

Vardar'ın doğu yakasında yer alan Çarşının az üstünde yamaç sayılabilecek bir yerde Üsküp Kalesi var. Dikine de olsa, dar sokaklarından tırmanarak Kaleye doğru yürüyorum. Bu arada uzaktan görülen Mustafa Paşa Camii çıkıyor. Cami 1492 de Yavuz Sultanın veziri Kara Mustafa Paşa tarafından hediye edilmiş. Cami, kendine has ihtişamını bu zamana kadar korumuş, herhangi bir ilave de yapılmamış. İlk fark ettiğim, soğuğa rağmen geniş cami avlusu açık havada sergilerle Cuma namazına hazırlanıyor. Yoğun duygularla doluyor, Rumeli Müslümanları bu yadigârı boş bırakmadığı için de teselli buluyoruz. Hava soğuk olduğu için Cuma Namazımı Türk Çarşısında ki Arasta Caminde kılıyorum. Buranın da içi ve dışı hınca hınç cemaatle dolu. Hutbe, cemaatin çoğu Arnavut olan cemaate Arnavutça veriliyor.

Namaz öncesi MS 6. yüzyılda yapılmış kaleye geçiyorum. Kale son olarak, Osmanlı dönemi sonrasında 1963 yılında ki depremde hasar görmüş. Bu hasar günümüze kadar tamir edilmemiş. Kalenin Vardar’a bakan duvarından şehrin mahzun halini ve Vardar’ı seyrediyorum. Karşı tepede 66 m yükseklikte ki, Milenyum Haç’ı sanki Üsküp’e ve Hilal’e nispet yapıyor.

Buradan aşağıya, büyük İskender’in heykelinin yer aldığı Makedonya Meydanı ve tarihi Taş Köprüye iniyorum. Taş Köprü Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olduğu halde halk arasında Vardar Köprüsü veya Taş Köprü olarak biliniyor. 214 metre uzunluğa ve 6 metre genişliğindeki köprü 12 adet yay gibi kemerle bağlanan sütunlardan ibaret. Köprünün karşısında, daha bakımlı Sırp Bölgesi var ve Vardar Üsküp’ü ikiye ayrılmış. Buna rağmen Müslümanlar ve Sırplar şimdilik barış içinde yaşıyorlar. Rahibe Maria Teresa şehrin ve bölgenin en meşhuru. Katolik Arnavut-insan hakları aktivisti, Hayırsever Misyonerlerin kurucusu Rahibe bundan dolayı 1979 de Nobel Barış ödülü almış (hayat 1910-1997).

Vardar Nehri ve meydanlarda dünyada eşine az rastlanır yoğunlukta ve 200 milyon Euro maliyetle yapılan heykellerin Üsküp’ün tarihi ve taşıdığı görevi örtmeye yönelik olduğu söylense de heykellerin merak uyandıran tarafları da var. En popüleri 22 metre yükseklikte ki Büyük İskender heykeli.

Türkün Rumeli’sini anlatmakla bitmez. Ancak ayrılsak da beraberiz. Nereden bakılsa hüzün, bu hüznü görmek mümkün. Küçük bir şehir olmasına rağmen yoğun uçuşlar Üsküp’ün sadece bizim tarihimizde ve günümüzde değil, başkalarını için de önem arz ettiğinin ispatıdır. Kendi ruh kökümüzü görmek ve kadim değerlerimizi yaşamak için bir kere de olsa buraları ziyaret etmek gerekir.

Görüldüğü haliyle Rumelili bizden daha çok Osmanlı ve Osmanlıyı halen temsil ediyor diyebilirim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR