Erol Sunat

Erol Sunat

KORSANDAN CANKURTARAN OLUR MU, OLMAZ AMMA…

KORSANDAN CANKURTARAN OLUR MU, OLMAZ AMMA…

Eski korsan hikâyelerinde, tek gözü bantla kapatılmış, bir ayağı olmayan, bir elinin yerinde kanca bulunan, omzunda ise sürekli olarak bir papağanla dolaşan ve adına korsan denen bir karakter anlatılırdı.

Kaptan Kanca diye de, bir tip vardı.

Korsanları şirin gösteren, mazur ve masum gösteren çizgi romanlar, çizgi filmler, uzun metrajlı sinema filmleri de, yok değil.

Bunların var olması korsanların yaptığı korsanlığın derecesini hafifletmiyor.

Zamanımızın korsanları, madem bu ürünün aslını, hakikisini alacak gücün yok, benzerini, benzeyenini, ona yakın olanını, onun gibi işine yarayanı hem de sudan ucuz fiyata, gel benden al diyor.

Lafın gelişi on liralık benzer bir ürünü, 2.5 liraya, 3 liraya satıyor.

Cebinizdeki, en küçük para birimine dahi talipler.

Burnundan kıl aldırmayan, market vitrinlerine kurulmuş, paran yoksa girme bu kapıdan içeri, geçme bulunduğum rafın, tezgâhın önünden der gibi bakan ürünleri alacağıma, korsan-morsan, en azından bütçeme uygun diyerek korsan üretimlere, merdiven altı ürünlere yönelen bir toplumun, söz meclisten dışarı cankurtaranı gibiler korsanlar!

Korsandan cankurtaran olur mu? Olmaz amma, gelin görün ki hayat şartları insanımızı korsanla yüz yüze getiriyor, korsana mecbur hale getiriyor!

Korsanlığı ara ara sevimli bulan, valla iyi yapıyorlar, bu çocukları sevesim geliyor, kazıklandığımız, fahiş fiyata aldığımız ürünler bunlarda bedava diyenleri duymuşsunuzdur.

15 yıl kadar önce, İnegöl köfte korsanları vardı. O dönemde etten yapılan İnegöl köftenin kilosu 13 liradan, tavuktan yapılan İnegöl Köftenin kilosu da 8 liradan satılıyordu. Korsanlar, İnegöl Köftenin kilosu 3,5 lira demişlerdi. Reklamları şehrin her tarafında yapılmış, bu köfteyi satan yerler, kocaman afişler asmış, insanımız kilo kilo almışlardı. Ne yazık ki içinde etten gayrı her şey vardı!

Sonra korsan kolonyalar, korsan deterjanlar, korsan şampuanlar, korsan peynirler, korsan sucuklar peş peşe piyasaya sürüldü.

Korsan ürünler, markalı fiyatların yarı fiyatına, hatta üçte bir fiyatınaydı.

Vatandaş, her zaman ne yapayım, imkânım ancak bunları almaya yetiyor diye kendini savundu durdu.

Denetim konusu, korsanla mücadele konusu dünden bugüne bir arpa boyu yol alamadı.

Korsanı bitirdik diye bir açıklama duymadık!

Ramazan ayı öncesi yapılan denetimleri bilirsiniz. Artık, haberli denetime dönen bu uygulama gazetelerimize daima manşet olur.  Ramazan öncesi denetim yapıldı. Denetime Belediye Başkanımız bizzat katıldı, şu kadar esnafa, şu kadar ceza kesildi diye de haberler yapılırdı.

O yıllarda, “Korsana geçit yok!” “ Korsana ceza yağdı” diye manşetler meşhurdu. Korsanları ne bu başlıklar, nede cezalar engelleyebildi!

Cezalar ağır değil, caydırıcı hiç değil, korsanla mücadele edildiğinden yeminle şüphe ediyorum diyenleri, denetim elemanı kardeşlerimiz bizlerden çok daha fazla duymuşlardır.

 

KORSAN HAYATIMIZIN TAM İÇİNDE!

Mesela, Korsan ürünler piyasada artık yok, isteseniz de bulamazsınız diye bir cümle duydunuz mu?

Hele ki bayramlarda…

Korsan şekerler, korsan çikolatalar, korsan şekerlemeler, korsan lokumlar tezgâhlarda peynir-ekmek gibi satılmadı mı?

Korsan tereyağın hammaddesi olan patatesli tereyağını ev hanımları evlerine geldiklerinde, tavaya koyar koymaz fark etmediler mi? Neredeyse markalı tereyağların yarı fiyatına olunca, insanlar sineye çekmediler mi?  Üstelik şehrin ciddi marketlerinden almışlardı o tereyağlarını.

Korsan hayatımızın tam içinde! Mutfaklarımızda, temizlik ürünlerinde, gıdada, tatlılarda, dönerde sayamayacağımız kadar çok alanda bizimle iç içe.

Okuduğumuz kitaplara, seyredilen filmlere damgası çoktan vurmuş durumda.

İnsanımız mecburen cebindeki paraya, maddi imkânlarına göre bir hayat sürdürüyor.

Hele ki, şu son zamlardan sonra… Adeta, korsana doğru itiliyoruz! Alım gücümüz her geçen gün daha da, zayıflamadı mı? İnsanlar ayaklarını yorganlarına göre uzatmazsa, ayazda kalacaklarını iyice anlamadılar mı?

Çarşı pazar ve marketlerin halini, ahvalini gördükten, korsan ürünlerle organik ürünler arasında ki uçurumu gördükten sonra, korsan ürünlerin çakma markalarına, kelime oyunlarıyla ambalajlara konulan isimlerini bazen bilmeden, çoğu kez bile bile alıp götürmediler mi evlerine?

Böyle ortamlar,

Böyle zamanlar korsanların cirit attığı,

Atını fütursuzca meydanlara sürdüğü,

“Sür gemici gemini hiç kimseden korkum yok” dediği dönemler!

 

KORSANI BİTİRMEYE GALİBA BARBAROS GİBİ BİRİ LAZIM!

Çok eskilerde korsanların gemisi olurdu! Açık denizlerde, çalma, çırpma, öldürme, soygun, insan kaçırma, tehdit, şantaj, yani aklınıza ne kadar kötülük, ne kadar melanet gelirse hepsi korsanlarda vardı. 17. yüzyıl denizlerinde korsan gemileri ticari gemilerin yolunu keser, gemileri soyar, içindekileri tek bir kişi sağ bırakmamak kaydıyla öldürürlerdi.

Hatta bu tarihi çok daha gerilere çekmek mümkündü.

Akdeniz’de de korsanlar çok meşhurdu.

Osmanlının Kaptan-ı Deryası Hızır Hayrettin Paşa yani hepimizin bildiği Barbaros Hayrettin Paşa, 1538 yılında Preveze Deniz Savaşında Venedikli Andrea Doria’yı yendikten sonra, Akdeniz’de korsanlarda dâhil olmak üzere, hiçbir devlet değil bir gemi, tahta parçası dahi yüzdürememişlerdi!

Günümüzün korsanlarının gemisi yok, topu yok, açıldığı denizler yok.  Ancak bilgisayarları var, teknolojiye hâkimiyetleri var, hudutsuz cesaretleri ve gözü karalıkları var.

Günümüzün korsanları, yüzümüze gülerek, fiyat şaşırtmacası çekerek, aklımızı çelerek, direkt olarak sağlımızı hedef almış durumda.

Marketlerin sebze-meyve fiyatlarının biraz altında Suriyeli bakkallar, onlarda biraz daha hesaplı da pazarlar satıyor. Pazarlardaki yazdan kalma ucuzluk dönemi de, sona ermek üzere. Kışa doğru girerken, ne yapacağız bilen var mı? Hele, hele elektriğe ve doğalgaza doludizgin yapılan zamlardan sonra…

 

KORSANLAR İNSANLARIN EMEĞİNİ, ALINTERİNİ ÇALIYORLAR!

Korsanlar, bir başkasının ürettiği ve yerden göğe kadar hakkı olan bir ürünü, kendine çıkar ve menfaat sağlamak adına taklit ediyorlar!

İnsanların emeğini ve alın terini çalıyorlar! Bu konuda sınır tanımıyorlar! Ben ne yapıyorum, bu kul hakkına giriyor demiyorlar!

Korsan kitap basanlar, korsan kaset satanlar, korsan taksiciler, korsan imalatçılar hemen ilk akla gelenler.

Bugünün korsanları, havada, denizde, karada yani her yerde yolsuzluk yapan, fikir çalan, en iyi markaları, en tanınmış ürünleri taklit eden, hırsızlığın adını korsanlık koyan bir anlayışı sergiliyorlar.

İnsanımız aynı gerçeği gibi, hakikisi gibi diye de korsan ürünleri aldığında mutlu olabiliyor.

Korsan ürünlere mecbur kalmaktan, mecbur bırakılmaktan, korsan ürünlerle dolu bir hayat yaşamaktan aslında hiç memnun değiliz!

Bizi korsan ürünlere muhtaç ve mahkûm edenlere sitemimiz çok. Lakin ne duyuyorlar, ne görüyorlar, nede bir çare aradıkları var!

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR