Mânâsını yitiren dünya
Şubat ayının haftalık veya aylık kültür sanat dergilerinin hemen hepsinde İhsan Oktay Anar’ın sekiz yıl aradan sonra çıkardığı yeni romanı ‘Tiamat’ gündeme taşındı, çeşitli yazarların kaleminden çıkan değerlendirmelerle okura tanıtılmaya çalışıldı. Biz de birkaç gün önce Kültür Atlası’nda bu romana kısaca değinmiş, roman boyunca görülen anlamsız harf toplulukları ve yansıma seslerin bize kulak tırmalayıcı geldiğini vurgulamıştık. Anlaşılan daha çok genç şairlerin görsel(somut) şiir dedikleri türden ortaya koyduğu çalışmalar kurgu dünyamıza da geçmiş. Görsel yahut somut şiir diye anlandırabileceğimiz bu akım hakkında G. Gonca Gökalp 2005 yılında Türkbilg dergisinde ‘Türk Edebiyatında Görsel Şiir başlıklı makalesinde bu şiirin özelliklerini beş maddede özetlemişti; 1. Anlatımsal ve öyküleyici bir çizginin bulunmaması 2.En önemli ve ilk öğe olarak anlamın, duygu ya da düşüncenin değil yapının kabul edilmesi 3.Dilin kırılmaya uğraması ve sınırlarının zorlanması 4.G ünlük dilin olağan sözcüklerinin gerçekliklerinden soyutlanm ası ve yeniden yapılandırılm ası 5.Dilsel olm ayan malzemelerin şiirde kullanılması 6. Şiirin okunacak değil algılanacak bir nesne olarak sunulması. (Akademik dünyaya hakim -sel, -sal eklerine yazının özünü bozmamak adına dokunmadım.)
Postmodernizm, posttruth, post human akımlarıyla hakikati ve insanı yok etmeye çalışan, mânâyı ortadan kaldıran ve çok daha evvelinde Batıda başlayan bu teknikleri bizde yanlış hatırlamıyorsam Nazım Hikmet Makinalaşmak İstiyorum’ şiiriyle kısmen fikir verdi, örneklik etti. Günümüzde gittikçe yaygınlaşıyor, hatta dergileri var.
Gençlerin yeni teknikleri, yeni düşünceler aktarmaları, çağdaşlarını örnek almalarına elbette itirazımız yok lâkin ne anlattıklarını, neyi ne amaçla yazdıklarını bize izah etmeleri gerek ve dahi amaçlarını. Bu minvalde sessizlik, belki de kendi içlerinde dahi fikir birliğine varamadıkları algısı yaratır, benden söylemesi.
Görsel şiir örneklerini bu köşede aktarmamız kabul edersiniz ki imkân dahilinde değil, siz internette bu konuda pek çok yazı ve örnek bulabilirsiniz. Nazım Hikmet’le kısmen başlatabiliriz demiştim, görsel şiir hakkında bir fikir vermesi açısından o şiiri burada aktarmak isterim. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri şu:
trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
her dinamoyu
altıma almak için çıldırıyorum!
tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
oto-direzinler lokomotifleri!
trrrrum,
trrrrum,
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum!
mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
Serbest tarzda nesir ve şiir karışımı bu metinlerde pek bir kuralın olmadığı, poetikasının vücut bulmadığı söylenebilir. Uzunca bir zamandır tek bir şiirin hatta bir iki mısranın akılda kalmayışının, yürekleri çarpıtmayışının nedeni bu türden şiirlerin edebiyatımızı sarıp sarmalamasıdır bana göre. Ben işi daha da ileri götürüyorum, bu tarz şiirlerin yazıcısı(!) şairlerin bile şiirlerini tekrar tekrar okumadıklarını, akıllarında kalmadığını tahmin ediyorum.
Konya’da yaşayan aynı zamanda hikâyeler yazan, akademisyen de olan edebiyatçıya kardeşinin sadece tek bir virgülden ibaret şiirini gördüğümü, ne anlamamız gerektiğini sormuştum. Yeni bir teknik denemenin güzel olduğunu, tutup tutmayacağının beklenmesi gerektiğini, ya tutarsa şeklinde cevap verdiğini hatırlıyorum, Çizgi Kitabevinde tesadüfen karşılaşıp ayak üstü bir muhabbet sırasında söylenmiş.
Görsel şiiri görmek de gerek adı gibi, birkaç örnek resmi yan tarafta veriyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.