Manevî bir hazine
İstanbul Fındıkzade semtindeki subay lojmanlarında otururken, pencereden millet caddesine doğru baktığımda, bir küçük cami kalıntısı ve yanı başında bir hazire (kabristan) görürdüm. Acaba bu hazirede hangi Allah dostları yatıyor diye merak ederdim. Kim olduklarını bilmeden Fatiha okur hâsıl olan sevabı ruhlarına hediye ederdim. Bir süre sonra bu kalıntıda aslına uygun bir şekilde “Molla Gürani” isimli bir cami yapıldı. Meğer bu hazirede Fatih Sultan Mehmed’in meşhur hocası Molla Gürani hazretleri medfunmuş. Adeta manevi bir hazine buldum.
Molla Gürani hazretlerinin talebesi Fatih üzerindeki büyük etkisini, Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumda sunduğum “Fatih’in İlme ve Maneviyata Katkısı” adlı bildirimde teferruatlı bir şekilde belirttim. Bu münasebetle çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmed’in bu muhteşem hocasını tanıtmakta yarar vardır. Çünkü talebeler hocasıyla tanınır.
İsmi, Ahmed bin İsmâil olup, 1410 yılında Sûriye’nin Gürân kasabasına bağlı bir köyde doğduğu için Gürânî denildi. Molla Gürânî, daha küçük yaşta kendi memleketinde ilk tahsîlini yaptı. Bundan sonra Bağdat, Diyârbakır, Hıms ve Hayfa şehirlerine ve on yedi yaşında da Şam’a gidip, tanınmış âlimlerin derslerine devâm ederek ilmini arttırdı. Şam’dan Kâhire’ye gitti ve o devrin en meşhûr âlimi İbn-i Hacer Askalânî’den hadîs ve fıkıh ilmine dâir eserler okudu. Bu hocasından okuduğu eserler arasında Sahîh-i Buhârî ve fıkıh ilminde meşhûr eserler vardı. Molla Gürânî bu minval üzere tahsilini tamamladıktan sonra; tefsir, kırâat, hadis ve fıkıh ilimlerinde değerli bir âlim olarak yetişti. Yavaş yavaş tanınmaya ve Kâhire’deki medreselerde ders vermeye başladı. Memlûk Devleti hükümdâr ve devlet ileri gelenlerinin kurdukları ilim meclislerine katılıp, münâzaralara girdi. İlmi ve fesâhati, güzel konuşmasıyla dikkat çekip tanındı.
O devrin meşhur Osmanlı âlimlerinden Molla Yegân, hacca gittiğinde, Kâhire’ye uğradı. Orada Molla Gürânî’yi tanıyıp, onun dîne bağlılığını ve ilimdeki yüksek derecesini görünce, Anadolu’ya getirmek istedi. Lütuf ve iltifât göstererek berâber gelmesini söyledi. O da bu teklifi kabûl ederek, Molla Yegân ile birlikte geldi. Meşhur âlim Molla Yegân, hacdan döndüğünde Sultan İkinci Murâd Hanın otağına gidip, bir sohbet yaptı. Sohbet sırasında Pâdişâh; “Gezip gördüğün yerlerden bize ne armağan getirdin.” diye sordu. Bunun üzerine Molla Yegân; “Tefsir, hadis ve fıkıh ilminde iyi yetişmiş bir âlim getirdim.” diyerek, hiçbir milletin kültür târihinde görülmeyen durumu bildirdi. Onu hemen dedesi Murâd-ı Hüdâvendigâr Gâzinin eski kaplıcadaki medresesine müderris tâyin etti. Daha sonra Yıldırım Medresesine müderrislikle vazîfelendirildi. Bir müddet bu vazîfede kalan Molla Gürânî, Sultan İkinci Murâd Hanın oğlu Şehzâde Mehmed’in, yâni Fâtih’in yetiştirilmesiyle görevlendirildi. Fâtih Sultan Mehmed Hanın yetişmesinde, Molla Gürânî’nin büyük emeği geçti. Fâtih Sultan Mehmed Hana gönderdi. Molla Gürânî İstanbul’a gelince, Sultan ona çok hürmet gösterip, ikinci defâ Bursa Kâdılığına, sonra yeniden Kazaskerliğe tâyin etti. Müderrislik ve eser yazmakla meşgûl olan Molla Gürânî, 1480 senesinde Şeyhülislâmlık makâmına getirildi.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.