Muhammed İkbal’in Mevlana’ya aşkı:
Boğazına yine o eski şarabı akıt
Ki onun bir kadehsiyle Perviz’in mülkü eşit değildir
Celaldin Mevlana’ın şiirlerini (Mesnevisini) gönlün kutsal duvarlarına as
Şiirleri baştan aşağı ayrılığın acısını anlatır
Ona ulaşmak ayrılık dilinin bilmesini gerektirir
Onun neyinden aşk cemaline kapılır insan
Allah’ın cemalinden nasibini alır insan
Ve zor olan işlerin düğümlerini çözer
Yoldaki tozları kimyaya çevirir
O tertemiz neyin hoş sesiyle
Bana aşkı ve sarhoşluğu tanıttı
Mesnevi okuyunca gönlümde kapılar açıldı
Toprağımı (bedenimi) dünyaya tedavici kıldı
Bana olan saygı onun feyziyle yüceldi
Ve varlığımı nice ay ve yıldızlar (melekler) sevdi
Onun (Mevlana’nın) hayali yıldızlara ve aya kadar çıkar
Bakışları ta Pervin yıldızından öteye geçer
Güçsüz ve mustarip gönlünü ona teslim et
Onun sözleri göz yaşlardan titreşim (heyecan) elde eder
Fakirliğin (dervişliğin) sırrını Mevlana’dan öğren
Zira onun fakr düşüncesinde (gerçek) zenginlik vardır
İşte öyle dervişlikten sakın (kork) ki
Başını eğen makamına ulaştırır seni!
Benlik Allah’tan uzaklaşınca
Fakr ile dervişliğin kurallarını öğrenir
Mevlana’nın sarhoş bakışlarından
Manevi devlet ve başkanlığı ödünç aldım
Ne hoş o zat ki bana sahip çıktı
Benden pak ve tertemiz şarabı döktürdü
Sanai Mevlana’nın gönlüne (ilahi)ateş düşürdü
O ateşten ben de nasibimi aldım.
(İkbal’ın “Armağan-i Hicaz” adlı eserinden)
Not: Muhamed İkbal Pakistan’daki Siyalkot şehrinde 1877 de doğdu. Hindistan’ın şairi ve Pakistan’ın milli şairi, M.Akif Ersoy’un dostu Londra’da hukuk fakültesini bitirdi ve bu arada Arapça hocalığı yaptı. Daha sonra Almanya’dan İslam felsefinde doktora yaptı. 1936’de vefat etmiştir. Farsça, Urduca ve İngilizce eserleri vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.