Mümkün Dünyaların En İyisi
Yüzlerce ölümün yaşandığı Soma’da kayda alınan bir görüntü derunumda ağır bir duygunun devinmesine neden oldu. Deklanşörler benim açımdan umulmadık bir anı ölümsüzleştirdi. İki güvenlik görevlisinin arasında makasa alınarak zararsız hâle getirilmiş bir protestocu, yaslı halkın haletiruhiyesiyle tezatlık içerecek denli şık giyimli (slim fit, İtalyan işi) bakımlı biri tarafından tekmeleniyor. Bitirici vuruşu yapmak üzere olan bir futbolcu edasıyla kollar yana açılarak mükemmel bir denge sağlanmış, hedefine kilitlenmiş vücudun bütün ağırlığı birazdan yerdeki adamın böğründe patlayacak olan sağ ayağa yüklenmiş.
Kötülüğün rükünlerini içeriğinde ustaca derceden hareketli, grameri kusursuz bir fotoğraf... Tutan + darp eden + darp edilen ve arkada, çaresizliği betimleyen eli kolu bağlı seyircilerden (pasif gören + pasif görüntüleyen) oluşmuş fon. Hem ben hem bu yazıyı okuyan sizler dramatik olarak bu fonun bir parçasını oluşturuyoruz.
Bu betim, günlerdir ekranda akan (pasif izleyen olarak bu şeylerin gerçekliğinden ahlaken şüphe duymalı mıyım acep) onca kötü vakadan sadece biri. Her birinde ayrı bir kıyamet yaşanan cenaze evlerindeki feryatların yanında önemsiz görülebilir. Cesetlerin karanlık ve zehirli dehlizlerden bir bir taşınıp kavun depolarına götürülmelerinden tutun, ölümü kabullenemeyip ambülansların kapılarına yapışan annelerin cansız evlatlarının adını ünleyen ahlarına, kadrajlara sığamayan peşi sıra eşilmiş yüzlerce boş mezarın korkunç sessizliğinden madenci yakınlarının mahşerî bekleyişine, devletin sedyesini çizmelerinden sakınan işçinin naif değersizliğinden pek çok iç burkan detay karşısında evet, benim için pür/pure kötülük olarak okunması gereken bu fotoğrafın esamesi okunmaz birçoğumuza göre.
İlginçtir, “Bu dünya, mümkün dünyaların en iyisidir.” der Leibniz, kötülük sorununa değindiği “Teodise” adlı eserinde. Filozof, kötülüğü metafizik, fiziki ve ahlaki olarak üç ayrı kategoride anlamlandırmaya çalışmıştır. Grekçe tanrı ve adalet kavramlarının birleşiminden ortaya çıkan teodise kavramı da din felsefesinde kötülük karşısında Tanrı’nın konumunu irdeleyen bir ilahiyat tartışmasını ifade etmekle kalmayıp insanın iyilik ve kötülük arasındaki seçim özgürlüğünün niteliğine de açıklık getirmeye çalışır.
Leibniz’e göre metafizik kötülük sonluluk, yetersizlik gibi özelliklere sahip bütün mahlukat ile aynı kaderi paylaşmış olmaktır. Fiziki kötülükler ise hastalıklar, doğal afetler gibi insanların iradesinin dışında maruz kaldıkları hadiselerdir. Ahlaki kötülük ise insani sorumluluklarını terk etmekten ileri gelen hataları kapsar. Bireysel yahut kitlesel, beşerî felaketlere yol açan hadiseler insan özgürlüğünün kötülükten yana kullanılmasından ileri gelir. Fiziksel acılarımız ahlaki yozlaşmışlığın bir neticesi olarak yaşanıyor gibiyse de tarihin koridorları günahkârların suçunun cezasını çeken masumlar ile dolu. Ne ki acılar, canavarlıklar bile şaşmaz bir dengenin parçası.
Kötülük bahsine “mümkün dünyaların en iyisi” diyerek başlamak ne tuhaf! Şimdi vatandaşı tekmeleyen başbakanlık müşavirinin serencamına bu tanıdık ifadeden yola çıkarak yeniden bakalım mı, ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.