Etik Fail
Düşünürün biri, “İyi düşünüldüğünde dünya nizamından daha aldatıcı bir mefhum yoktur.” diyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin vaziyeti, hâlâ düşünemeyenler için esaslı bir fırsattır. Genel sekreter, İsrail’in bombardımanı altındaki Filistinde büyük çoğunluğu sivil ve çocuk olan 600 küsur can kaybından sonra Hamas’ın füzelerini kastedip “Açıkçası şoke ediciydi, bu saldırılar acilen durmalı!” diyor. Adamı canice katledilen hiçbir Filistinli çocuk dehşete düşürmemiş, İsrail adına endişe ediyor. Tam burada şaşmaz bir kural gereği “bütün dünya süpergücü ülkeler bu makamda konuştu, adam ne yapsın” diyenciler çıkacaktır. Onu bilmiyor muyuz sanki? Genel sekreterler bir kukladır, Ban Ki Moon bir kukladır. Gücün varlığını duygu dünyasında ehlileştirip gücün kuklalarına empati geliştiren kim varsa zalimdir. Derdi adalet olan ne zalimle ne de elindeki oyuncakla empati kurabilir.
Diğer yandan düşünüyorum: Genel Sekreter’in eyyamcılığı İmmanuel Kant’ın kemiklerini sızlatmış mıdır acaba? Seul’deki okulunda, olmadıysa Harvard yıllarından Kant’ın ismini muhakkak ki duymuştur. Onun bir eseri var: Ebedî Barış İçin Felsefi Bir Deneme adında. Eserini 1795’te yazan Kant, bu denemesinde milletlerin barış içerisinde kardeşlik duygusuyla nasıl bir arada yaşayabileceğinin yollarını arıyor, çözümler sunuyor. Bugün evrensel hukuk adına söylenen sözlerin çoğu bu filozofun bu düşüncelerinden beslenir. Eserde savaşlar bir “kanunsuzluk” olarak tanımlanır ve ortadan nasıl kaldırılması gerektiğine dair fikirler ileri sürer. Eserinin bir yerinde, eğer bir savaş durumu doğmuşsa da tarafların birbirlerine karşı haysiyetli, dürüst ve ilkeli davranması şartından söz eder Kant. Kanunsuzluğun bile gelip durduğu bir sınır var. Adına savaş hukuku demişler. Peki, Kant mı icat etmiş bu sınırı? O sadece kadim olanın altını çizmiş, belirginleştirmiş. İnsanoğlu her halükârda insan kalmak vazifesindedir.
Ebedî Barış’ta düşmanı tamamen yok etmeyi hedefleyen harekatın adı savaş değildir, “terminate” etmektir. Amerikalılar gişe rekorları kıran bir film dizisi çekti: Terminatör. Film, insanlığı yok etmeye çalışan robotlardan kurtulma mücadelesi nasıl verilir, bunu işliyor. Filmde vücudu üzerinde bir makineden hâllice (sanki yeniden yıkıcı bir amaç için yaratılmış) Avusturya kökenli aktör Arnold Schwarzenegger rol alıyor. Bu terminatör (yok edici) kimlik kariyerinde bir dönüm noktasıdır. Yavaş yavaş benliğini ele geçirmiştir. Irak işgalinde Amerikan askerlerine destek için Irak’a geldiğini ve askerlere konuştuğunu hatırlıyorum. Tecavüzcü ABD askerlerinin alkışları ve tezahüratlarıyla biten konuşmasının son cümlesi şöyle bir şeydi: “Çocuklar, gerçek terminatörler (yok ediciler) sizlersiniz.” Adam yıllar sonra ABD’nin Kaliforniya eyaletinin valisi seçildi!
Farkındaysanız dünyanın batısında hep bir yok etme, dünyadan kazıma düşüncesi, bununla iştigal ediyorlar. Niye yapıyorlar bunu? Batı aklının yaslandığı Kant’ın fikirlerine muhalif davranıyorlar. Dünya nizamı hakkında gevezelik etmeyi edenler büyük dünya savaşlarından sonra işledikleri günahları örtmek için kurdukları uluslararası teşkilatlar, en temel insan hakkına bile riayet etmiyor. Güçlüye ait bir hukuk, güçlüyü yüce kabul etmiş kuklalar aracılığı ile güya işliyor. Gösterişli evrensel hukuk metinlerini biraz kazıdığınızda altından Kant çıkıyor. Avrupa’nın övündüğü felsefe, akıl demek ki Gazze sahilindeki bir çocuğun ölümüne engel olamıyor. Bu denli aciz. Dünya nizamı dedikleri bir aldatmacadan ibaret.
BM Genel Sekreteri, etik ihlalinden sonra görev ihlalini de açık eder bir tavırda. Sözlerinden, BM raporlarını okumadığı hissiyatı uyandırıyor. O raporlardan birinde 100 bin Filistinlinin evsiz kaldığı ve kamplarda yaşadığı yazıyor. İsrail’in vurduğu yerler içerisinde bu kampların olduğu da rapor dosyasında bulunuyor. Ama kocaman adam kalkmış 20 günde 600 küsur insan öldüren İsrail’den insanlık adına özür dileyecek kıvama gelmiş. İnsanlığı, vicdanı “Ban” etmiş çirkin adam, cüce adam, kukla adam.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.