Update Edilmiş Moğollar
Camiler bombalanıyor, tarih yağmalanıyor, akla hayale gelmedik vahşetle masumlar katlediliyor, insanlar evlerinden, yurtlarından ediliyor. Yaşananların Moğol zulmünden bir farkı yok. Nüans, İslam kelimesi ve hiçbir Müslümanın ilk bakışta reddemeyeceği cihat olgusu. İki kavramı da sahiplenmiş ve kendinden hariçtekileri dışlamış, düşmanlaştırmış bir yapı. Korkunç bir yıkımla ilerliyor. Ha, bir fark daha, Moğollar batıya, “dizleri toprağa değen aşağılık Hristiyanların”, “diyet ödeme ve özür dileme onuru göstermeyen Müslümanların” topraklarına ilerliyorlardı. Günümüzdeki politik dile çok uygun bir mazeret üretebiliriz Moğollar için. Ama iki yüzlü hassasiyetçilik buna müsaade etmez, yani Moğolların işledikleri cürümler için sanırım “haklı bir öfkenin dışavuran tepkisi” diyemeyiz.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, update/Moğol oluşumu için “Lütfen kısaltılmış ismini kullanın, çünkü uzun isminde İslam gibi çok mübarek, çok mukaddes bir isim var.” uyarısı, hiç değilse biraz olsun içinde zerrece insaf barındıranları teskin etmiştir. Bu kadarı yetmiyor elbette. Resmî bir kaynağım yok ama, konuyla biraz yakından ilgili bir arkadaşım Konya’dan da hatırı sayılır bir katılımın olduğunu söylüyor. Eğer gerçekse bu çok fena. İnanmış/kandırılmış üçbeş gencin bu uğurda yollara düşmesini anlarım. Er ya da geç gerçeklerle yüzleşecektir. Tabii şu tehlike: olana bitene bünyesini alıştırması, vahşeti kanıksaması muhtemeldir. Anlayamadığım birtakım chickenhawkların oturdukları yumuşak minderlerden bunu doğal karşılayan nutuklar atmasıdır.
Chickenhawkların, yani rambo ağzıyla konuşup tavuk bile kesemeyecek yüreksizlikte, iğrençlikte insanların bu küresel ateşi körükleyen bir dil kullanmalarıdır daha çok rahatsız edici olan. Bu tipteki insanların, gazetelerde, televizyonlarda, politikada, okulda, sokakta, kitapçıda her yerde karşınıza dikilebilmeleridir. Modası da hiç geçmez, petrol yamyamı, silah tüccarı, kefiyeli, enfiyeli, entarili efendilerin paraları hiç bitmez, din derler, cihat derler kendilerine yaltaklanacak yeni soytarılar bulur çıkarırlar daima. Ülkemizde de ziyadesiyle. Bakıyorsun adam sere serpe konuşuyor, gürlüyor: Şam 82, Bağdat 83, Kahire 84, Medine 85 diye... Bu adamlar, bu insanlar kimdir? Kime hizmet ederler, ipleri kimin elindedir. Sözüm ona büyük cihatçılar. Mefkûrelerine kimse erişemez. Bir de böyle romantik, halifeci bir perspektif, derinlik kattığını düşünerek böbürlenirler. Bunun adı da özgüven. Gençleri tavlayacak/aldatacak ve her türlü melunluk hazır edilmiştir. Şam’dan önce yönünü, Kâbe’ye dönmediği; baş haini, zalimi alaşağı edecek bir davası, hedefi olmadığı için hep koca bir palavra, siyon yardakçısı olarak kalacak. Tarih böyle sayısız insanı gömmüştür, haberleri yok.
Cihat kavramı, zihin dünyama kuşağımın pek çok genci gibi Cahit Zarifoğlu’nun Afganistan direnişini anlattığı şiirlerle girmişti (Hasan Nail Canat’ın seri romanları da var. Nur Dağı’ndaki Çocuk mesela, evladınıza okutun).Onun bahsettiği cihadın bir izzeti vardı, onun cihadından bugün savunmasız insanların kafasını koparan, öldürdüğünün kalbini çıkartıp hayvanlar gibi dişleyen caniler çıkmaz. O mısralardan barbarlık çıkmaz. Onun duygusuyla aşılanmış insanların arasında, tüm bu pisliklere konjönktürel olarak susan kral soytarılarına da yer yoktur. Afganistan, mücahitlerin barındığı Hindikuş dağlarının ardında bir ülkedir. Hindikuşlar bütün yüce çağrışımlarıyla birlikte, Kafdağı gibi âdeta bir masal olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.