Umrana Varış
Zorbalığın kalbi insan kalbidir diyor William Blake bir şiirinde. Zorba, sınırları çiğneyen, aşırılığa meyledendir. Kâinatta insanın dışındaki her şey kendisi için çizilmiş sınırlar çerçevesinde hareket ediyor. Mütecaviz hareket eden yalnızca insan. Yani zorbalık insana özgü, onun kalbinin bir mahsulü. Kalbi şiirleştirdiğimiz, gerçekliğini çarpıttığımız için nerede bir fenalıkla karşılaşsak adına “kalpsizlik” diyoruz. Niye ki? Cinayet de kalbin tahassüsüdür sonuçta. Kalple işlenmiştir. Yaratılışın sırlarının, hikmetinin gizlendiği kalbin yeri öyle bir yerdir ki orada iyilik, doğruluk, düzgünlük bulunduğunda bütün vücut dirlik ve düzen bulur. Vücut âlemdir. İnsan kalbi bozulduğunda âlem de bozuluyor.
Kötülükle karşılaşmış olup eline bunun hesabını sorma fırsatı geçmiş insanlardan itidalli davranmalarını beklemek vicdani bir haktır. Vicdanın içini dinle, hukukla, âdatla doldurabilirsiniz. Ne adına böyle bir beklentiniz var? İnsanlık adına elbette. Kendi haklılığınızı korumanız için başkalarının haklarını da korumanız gerekiyor. Haklılık sürdürülebilir olmalıdır. Hz. Muhammed’in 20’li yaşlarında Mekke toplumundan takdir gören Hilfu’l-Fudûl hareketine dâhil oluşu ile yaklaşık 20 yıl sonra yine aynı Mekkelilere Safa tepesindeki o ilk seslenişi arasında şahsiyetli ama aynı zamanda tutarlı bir yaşanmışlık vardır. Öncesinde “Fazıl insanların ittifakı”na katılarak zalimin zulmüne mani olan, mağdurlara karşı duyarlılık geliştirip içselleştiren Hz. Muhammed’e bu tercihi muhakkak ki insanlara doğruluk adına konuşmak üzerine bir “hak” sağlamıştır. Bence bu kısım oldukça manidar.
İtidal tavsiyelerini acizlikle ve hatta daha da ileri giderek hainlikle eş değer bulan bir zihniyetin yükselişte olduğu açıktır. Bunun özellikle böyle olmasını isteyen mihraklar, bu zihniyeti besliyor. Siyasette de savaşta da kimsenin dur demediği barbar bir dil egemen. Ne adına? Eğer İslam bu kimseler için hakiki bir dava ise bir savaş teyakkuzuyla her yolu meşru görmenin asla kabul edilir bir davranış olmadığı peygamber örnekliğinde ayan beyan ortada bir durumdur. Müslüman toplumları saran ateş belki onların eliyle yakılmamış olabilir, bu ateş ancak Müslümanların eliyle sönecektir. Sadece kendi eteklerini tutuşturan ateşi değil, başkalarının ocaklarını yakan, onları yurtlarından eden yangını da aklı selim, kalbi selim Müslüman bir şuur söndürebilir.
Şair Blake’in değindiği şu insan, uygarlaşmış dünyanın kalbi hastalıklarla dolu bir zorbasıdır. Zorbanın bizi soktuğu savaştan, onu durdurmak ve ona hak ettiği karşılığı vermek için kaçmayacağız elbette. Bugün Batı’nın uygarlık elbisesi kanla yıkanmaktan çekmiş, elbisenin altındaki gerçek görünmüştür. Umran, bir çıkış olarak tebellür etmiştir. Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin adalet duygusuyla, hilm ve cesaretle velhasıl sağlam kalp ile verdikleri bir cehdin mükafatı olacaktır umran.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.