“OKU” EMRİNDEN NE ANLAMALIYIZ
Alâk Suresinin “Yaratan Rabbinin adıyla oku” mealindeki ilk ayeti, Kur’an-ı Kerimin de ilk inen ayetidir. Müfessirlerin bildirdiğine göre bu ayet indiğinde Peygamberimize gösterilen, yazılı bir metin yoktu. Bu durumda “Oku” emriyle kastedilen sadece yazılı Kur’an ayetleri değil, Kevnî Ayetler diye bilinen, evrendeki, doğadaki, çevremizdeki olaylar, durumlar ve varlıklardan oluşan diğer ayetlerdir. Din bilim insanları Kur’an-ı Kerimde buna dair de çok sayıda ayet ve örnekler olduğunu bildirmektedir.
Bu durumda gözle görülenin ötesindeki, bilimsel araştırmalarla okunabilecek gerçekleri araştırmak da bize emredilmektedir. Biz bunu yapamayınca Hristiyan ve putperest dünya yapmıştır, yapmaya da devam ediyor. Onları ileri taşıyan, öne geçiren bu buluşların verdiği gücü çoğu kez onlar, ulaştıkları o gerçekleri “Yaratan Rabbin adıyla okumayı” bilmediklerinden dolayı diğer toplumları emirleri altına almak, baskı altında tutmak, sömürmek, onlara haksızlık ve zulüm yapmak için kullanmışlardır.
Zamanı geldikçe Yüce Allah’ın birer birer insanlığa bahşettiği bu bilimsel gerçekleri ortaya çıkarmak, Osmanlının duraklama ve gerileme döneminden sonra Müslümanların pasifliği yüzünden onlara nasip olmuştur. Günümüzde İslam âleminin çektiği sıkıntıların asıl sebebi budur. Ama “Zararın neresinden dönülse kardır.” İstersek biz bunu tekrar başarabiliriz. Karatay Medresesindeki, dünyayı hayrete düşüren bilimsel çalışmaların günümüze ulaşan kalıntıları, bu yolda bize ümit ve cesaret vermelidir.
ABD, Avrupa ülkeleri, Japonya ve Güney Kore gibi gelişmiş ülkeler, araştırma için bütçelerinden %3 civarında pay ayırıyor. Gelişme dönemlerinde de bu düzeyde bir pay ayırarak bu gelişmişliğe ulaştılar. Bizde ise bütçeden ayrılan pay daima %1 in altında kalmıştır. Örneğin 2014 de bile bu oran % 0, 37 idi. İşte bu durum, rehberi şeytan olanların daima güçlü ve önde olmasına, rehberi Peygamber olanlarınsa hep onlardan zayıf ve geride kalmasına yol açmıştır. Filistin’deki zulmün de asıl kaynağı budur. Teknolojik üstünlük ve zenginliği elinde tutanların şer ittifakı dünyayı çaresiz bırakmıştır.
Allah’ın “…İnanıyorsanız güçlüsünüz” (Ali İmran 139) ayetini, “İnanıyorsanız güçlü olmalısınız” şeklinde anlamalıyız. Zaten ayetin başında da “Gevşemeyin” buyruluyor. Tüm insanlık, özellikle de Müslümanlar geri kalmışlık sebebiyle sömürülmekten, aldatılmaktan, bazılarının gizli, kirli ve kanlı elleriyle fitneye, fesada ve zulme uğratılmaktan dolayı başı dönmüş, şaşkın, çaresiz ve ne yapacağını bilemez bir hale gelmiştir. Büyüklerimiz, “Kimseye etmez Mevlâ’sı, kulun çektiği kendi belası” diye ne güzel söylemişler. İktidarlar araştırmaya ayrılan bu payı artıramasa bile bunu herkes kendi bilgi ve yeteneğini ortaya koyarak, kendi imkânlarını seferber ederek, kendisi yapmalıdır. Bence bu çalışmaların da her biri günümüz şartlarında birer cihattır. Hem AR-GE yapana bulduğu veya geliştirdiği şeylerin maddi kazancı da vardır.
Atalarımız bir yeri kuşattığı zaman önce karşı tarafa elçiler gönderir, “Teslim olun, kan dökülmesin” derlerdi. ABD ise atom bombasını bulduğunda Japonya’da, yüzbinlerce masum insanın canına kıydıktan sonra “Teslim olun” demiştir. Oysa atom bombasının gücünü başka birçok yolla da onlara gösterebilir, istese bu yolla yüzbinlerce sivilin, haksız yere canına kıymadan da Japonya’yı teslim alabilirdi. Benzer olaylar, her konuda, çeşitli şekillerde ve tüm dünyada şimdi de sürüp gidiyor. Bunlar, “Yaratan Rabbin adıyla” okuyanlarla okumayanların arasındaki farkın apaçık örnekleridir.
İktidarlarımız tarafından bilimsel araştırmaya binde 37 gibi çok düşük bir pay ayrılması, ilerleme yolunda bize patinaj yaptıran gizli bir takoz, hatta sinsi bir tuzak gibidir. Bunun için ülkemizin çok zengin olması gerekmiyor. Milli gelirimiz azsa azdan, çoksa çoktan % 3 ünü bilimsel araştırmaya ayırınca ve onu da yerli yerine kullandırınca bu iş tamam olur. “Türk Milleti zekidir, çalışkandır” (Atatürk). Bilimsel araştırma yolunda, şimdiki adıyla AR-GE konusunda halkımızın, firmalarımızın, bilhassa gençlerimizin önünü açacak iktidarlara ihtiyacımız vardır. Onlar bunu sözle değil, uygulamalarla, rakamlarla ortaya koyabilmelidirler. Bilinenleri öğrenip, kopyacılığın ötesine de geçmeliyiz. Bilimsel araştırmayı milli bir seferberlik, halkımızın doğal bir anlayışı, kültürü ve rutin bir davranışı haline getirecek iktidarlara ihtiyacımız vardır. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.