Vah siyasetin haline
Felsefe olması gerekeni, bilim ise olanı inceler. Bilim, yani “olan” ile ilgileneceğimize göre önümüzde gözlem, sınıflandırma ve yorum olmak üzere üç aşamadan oluşan bir zorlu süreç var. Bu sürecin sonunda zaman ve mekana bağlı olmayan, değişmez neden – sonuç ilişkilerine ulaşmışsak bir “bilimsel yasa”; değişkenlik söz konusu ise bir “kuram”dan söz edebiliriz. Bu kuram gerçeği “siyaset bilimi” için de geçerlidir. Siyaset biliminde “kuram” ortaya koymaktan ötesini hayal bile etmeyin. Bir kuram da, çıkarlarına ve değer yargılarına hizmet ettiği bireyler nezdinde en yüksek değeri bulur. Hal böyle olunca siyaset biliminde kuram bitmez. Nasıl olsa sahiplenecek veya reddedecek bireyler her zaman vardır.
Size sıkıcı gelebilecek bu izahın günümüz siyasetinde önemli bir karşılığı var elbette. Hangi iktidarı hedefliyorsa günümüzün sosyal olaylarından doğru kuramlar çıkarmak zorundadır. Üstelik bu da tek başına yeterli değildir. Çıkardığınız kuramlardan faydalanarak toplum nezdinde değer bulacak parti programları ortaya koymanız gerekir. Ve geliyoruz en önemli hususa. Parti programlarında geçen hususlar arasında çelişki bulunmamalıdır. Ortaya koyduğunuz parti programı “gerçekleştirilebilir” olmalıdır. Bu konuda bir örnek vereyim. Yüzlerce kaliteli parçanın bir araya gelmesi ve senkronize hareket etmesi sonunda çalışması gereken bir motor, basit bir parçanın doğru seçilmemesi neticesinde çalışmaz hale gelebiliyor. O halde bir parti programı ortaya koymak son derece hassas çalışmayı, doğru tercihler yapmayı gerektiren teknik bir işlemden daha hafife alınacak bir şey değildir.
Şimdi düşünelim. Önceki iktidarın yanlışlarına tepki sonucu vatandaşın lütufta bulunması neticesinde iktidara gelen Ak Parti, nasıl oluyor da aradan geçen on iki yıl boyunca sürekli yükseliş grafiği sergileyebiliyor? Siyasal yelpazenin sağında yer alan bir parti nasıl oluyor da iletişim çağında yıpranmadan gücünü koruyabiliyor? AK Parti’nin her şeyi doğru yapması yeterli mi? Yoksa CHP ve MHP’nin bir şeyleri yanlış yapması seçmenin tercihinde AK Parti’yi alternatifsiz mi kılıyor?
AK Parti iktidarına son vermek için CHP, MHP, HDP, SP, BBP v.b. arasında seçim ittifakı yapmayı düşünenlerin doğanın kanunlarından hiç haberleri yok mu? Gen uyuşmazlığı, ten uyuşmazlığı diye bir şey duymamışlar mı? Günümüz siyasetinde “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı size iktidarı getirmez beyler. Ama yadırgamıyorum. AK Parti hükümetleri siyaseti kuşatmış durumda. Sosyal devlet anlayışı ve liberal ekonomi AK Parti iktidarında zirve yaptı, kadınlarımız pozitif ayrımcılığın tadına vardılar, çalışanlar haklarını aldılar, sanayici ihracatın anlamını kavradı, inançlara vurulan prangalar tarih müzesinde utanç materyalleri bölümünde yerlerini aldılar, millet iradesinin iktidarda yansımasını gördü. Muhalefete program üretecek siyasal alan bırakmadı. Hiç kusura bakmayın, insanımız bu kazanımların zerresinden vazgeçmez. Her seçim sonrası “daha fazla oy alabilmek ne yapmalıydık” sorusuna cevap bulmak için gece gündüz çalışan bir Ak Parti varken; siyaseti rakı sofralarında, başkentin garsoniyerlerinde yapanların geleceğin Yeni Türkiye’ de yerleri yok.
Milliyetçiliği ile tanınan Recep KONUK örneğini ele alalım. Türkiye genelinde üye sayısı 1 milyon 750 bin kişi olan bir birliğin, PANKOBİRLİK’in başkanı. İcraatlarına bir bakalım. Başkan, nereden baksanız geri dönüşü 8-10 yıl sürecek termik santral ihalelerini hangi cesaretle aldı? Ülkede istikrar olmasa hangi iş adamı böyle bir riski omuzlar. Doğru zamanda doğru hamleleri yapmasının pancar çiftçisine kazandırdıklarını kim inkâr edebilir? Pancar üreticisi bir babanın çocuklarından bir tanesi sanayi sektöründe iş bulsa kötü mü olur? Üstelik bu sanayi kuruluşları İstanbul’da, Kocaeli’nde, Trakya’da veya Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde değil; ilçelerde kurulmuşken. Bir kooperatif birliği başkanı, bir sanayici olarak AK Parti’de ne buluyor? Yıllarca bir arpalık gibi görülen bir Konya Şeker A.Ş. nasıl oluyor da enerji konulu özelleştirme ihalelerinin en iddialı firmasına dönüştü? Başkan gelip AK Parti’den milletvekilliğini düşünüyorsa zahmet olmazsa gidin de bir sorun kendisine. Sanayiye dair hayallerin gerçekleşebileceği AK Parti iktidarından daha iyi bir iktidar hayal edebilir miydi?
Müstakbel milletvekillerinden bir tanesinin Abdullah AĞRALI olabileceğini duydum. Mesleki vasıfları bir yana sivil toplum kuruluşlarında aldığı görevleri önemsediğim birisidir. İlimizde “çözüm süreci nedir, ne değildir?” sorusuna cevap bulmak için müracaat edebilinecek kişilerin başında geliyor. Suriyeli ve Iraklı misafirlerimize ensar-muhacir hassasiyeti ile yaklaştığını da söylemeden geçmeyelim.
Son bir not: Paralel yapı Konya’dan bir “tuzluk milletvekili” çıkarma çabasında. Eminim bunu benim gibi AK Parti yöneticileri de sezmişlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.