VURAL KAYA
Rüya motifi kurgu eserler için hem riskli hem de önemli. Vaka örgüsünün sürükleyici olduğu bir metinde, anlatılan her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu göstermek son derece dikkatli ve dengeli davranmayı gerektirir.
Edebiyat öğretmeni ve kültür sanat editörü Ayşe Bağcivan’ın ilk kitabı Ali’m bahsettiğimiz bu meseleye çok güzel bir örnek. Yazarın geri dönüşlerden ve psikiyatri biliminden başarılı bir şekilde yararlandığı uzun öykü ihtisas için Hollanda’ya giden bir psikiyatrist bayanın, Ali isimli hastasıyla yaşadıklarını anlatıyor gibi, neden gibi dediğimi Hece etiketiyle çıkan bu uzun öyküyü okuyunca göreceksiniz.
Ayşe Bağcivan’la Hece Öykü dergisinin son sayısında kısa bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Edebiyat dergilerinde ismini sıkça gördüğümüz Selvigül Kandoğmuş Şahin sormuş soruları. Yazı serüveniyle ilgili soruya Bağcivan özetle şu cevabı vermiş; ‘ Yazmayı ciddi bir eylem olarak algılayıp öyküye dökmem ise hocam şair Vural Kaya ile tanıştıktan sonra oldu. Vural Kaya ile tanıştıktan sonra bir bakıma yazıyla tanışmış oldum. Sıkı bir atölye çalışması ile bana öykü yazmayı hatta deyim yerindeyse kalem tutmayı öğretti. Teknik olarak öykünün inceliklerini, öyküde var olmayı… Vural Kaya’dan öykü anlamında çok şey öğrendim. Kendisi zor beğenen bir ustadır. O ne zaman ki ‘evet olmuş’ dedi, işte o zaman kendimde öykü yazacak cesareti buldum.’
Şahin’in, okuma yolculuğuna dair sorusuna ise Bağcivan şu cevabı veriyor; ‘ Öykü yazımına geçmeden önce okumalarımı şekillendiren de yine hocam Vural Kaya oldu. Öykünün kalbi diyebileceğim pek çok yazarın kitaplarıyla, öyküleriyle tanıştırdı. Sadece okuma eylemiyle kalmadık tahlillerini de yaparak öykülerin iç dünyalarında gezindik.’
Takdir edilesi bir kadirşinaslık, örnek alınacak bir saygı örneği, güzel bir öğretmen-öğrenci ilişkisi.
Okuduğum bu satırlar, bana Vural Kaya ile bir hasbihalimizi hatırlattı. Çıkaracağımız bir dergi hakkında muhabbet için Kaya ile buluştuğumuzda, anlattıkları o gün için biraz sinirlendirmişti. Ama yeni yeni anlıyorum ki; Kırklar/Karagöz, sistemli çalışma, ön hazırlıklar… dedikleri ne denli haklıymış ve o kısa sohbette, maalesef artık çıkmayan, benimse hiç görmediğim, almadığım, okumadığım bu dergilerin ilgi alanıma girmesi… Bir de o gün yanımda duran Fethi Naci’nin hacimli eseri Yüz Türk Romanı’ndan açılan Suat Derviş’in değerinin yeterince bilinmemesi … O kısacık zaman diliminde ‘farkına vardıklarım ya da yeni haberim olan’ bilgiler; Ayşe Bağcivan’ın sözlerinde sağlama yaptırdı adeta bana.
Vural Kaya; öncelikle iyi bir şair, eleştiri yazıları da kaleme alan bir aydın… İyi edebiyat okuyucusu onun ismini zaten pek çok dergide görecektir.
Sadece şair mi, tabi ki hayır… Biyografiler, çocuk/gençlik kategorilerinde eserler yazmış ve yazmaya devam eden bir yazar aynı zamanda. İşi dolayısıyla da gençlerle iç içe zaten. Ülke çapında kırk yaş altı şairlere verilen Zemçi Çetinkaya Şiir Ödülü’nün kurucusu ve organizatörü aynı zamanda, burada kırk yaş altı şartına dikkat.
Daha pek çok şey, pek çok kültürel faaliyet, editörlük, dergi, kitap… Çocuktan yetişkine kalplere dokunan bir edebiyat çizgisi.
Edebiyat yolculuğunda emeği olan Ayşe Bağcivan ve direkt ya da dolaylı yollardan etkilenen birçok kalem. Aynı zamanda güzel muhabbetlerin müsebbibi. Bu noktada beni Vural Kaya ile tanıştıran Ahmet Topçu hocama da teşekkür etmeliyim. İyi ki varsınız, sağ olun var olun…
Şimdi Vural Kaya’nın bir şiirini ya da bir kitabını elinize alınız, okuyunuz, Konya caddelerinde karşılaşırsanız istifade ediniz, umulur ki siz de az ya da çok yeni pencereler açarsınız gönül dünyanıza. Son olarak, çok yakında Vural Kaya ile bir röportajımızın Kültür Atlası’nda yer alacağı müjdesiyle yazıma nokta koymuş olayım…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.