Zamanın ruhu...
Zamanın ruhu oluyormuş, her dönem bir önceki zamanda asla böyle bir şey düşünülemez dediklerimiz, tek tek gerçekleşiyor... Kim derdi ki on yıl önce asılması için gün sayılan Abdullah Öcalan’ın, devlet televizyonlarında bile Kürt halk önderi diye tanımlanacağını, Türk önderi Atatürk'e karşı alın size bir önder daha…
Eğer milli mücadelede, mili mücadelenin başına, Atatürk değil de, söz gelimi Kazım Karabekir Paşa geçse idi, böyle modern bir cumhuriyet kurulmazdı, o zamanın ruhunda Atatürk, çağın çok ilerisinde Türk adının geçtiği böyle bir devlet kurması, inanılmaz bir olaydı. Öyle ki milli mücadele komutanlarından önemli bir kısmı Türk ismi geçmesin diye mücadele etmişlerdi. Bugün devlet yeniden kurulsa, adının değişeceğinden eminiz..
Başbakanlık başdanışmanlığına, Etyen Mahcupyan isimli bir ermeni vatandaşımız atanmış. Vay be insan hayret ediyor. Acaba Ermenistan devletinin başbakanlığına bir Türk'ün, danışman olarak atanması düşünülebilir mi? Dikkat çekici olan üst kademelerde bir tane bile Türk milliyetçisinin olmaması...
Devletin büyük bir hızla değişmesi, yüzbinlerce mağdur diyerek kişileri kapılar açılması, âdeta geçmişten intikam alınması insanın aklına, “acaba son dönemde büyük bir meydan savaşı kaybettik de ondan mı oluyor?” diye getiriyor. Bir savaş kaybedildi ama o savaşın adını koyamıyoruz..
Son dönemde, bir firmanın da söylemi olan hayat bize hep tatlı, sözü gerçekten doğru oluyor, hayat tatlı da kimlere tatlı? İşte işin nirengi noktası burası… Maalesef bugün iktidara yakın olanlara hayat gerçekten çok tatlı gidiyor. Tüm makamlar tek tek paylaşılıyor, avukat mısınız; tüm büyük kuruluşların avukatlığı hemen alınıyor, mühendis misiniz; tüm ihaleler ve imar mevzuatları size sunuluyor, iş adamı mısınız; tüm ihaleler size açılıyor, memur musunuz; beğen istediğin tüm makamlar sizin, geçmişin mağdurları bugün öylesine mağrurlar ki, yanlarına varılmaz…
Adalet sistemi tam manası ile çökmüş durumda, en küçük bir dava bile ortalama 5 yıl sürer, kararlar inanılmaz adaletsiz, öyle kararlar var ki, insanların hayatlarını söndürür, yaptırım ise sıfır.
Hemşehrimiz, mikro milliyetçilik gereği desteklediğimiz başbakanın, biraz dizginleri ele alması gerekiyor. Bir yerlerde atama yapılacaksa veya önemli işler verilecekse, biraz da çevreye bakmalı, daracık parti kadroları dışında, başka kadroların da olduğunu görmesi gerekiyor, çünkü bir gerçek var, AKP kadroları gerçekten çok yorgun ve doymuş durumdalar. İşin ilginç yanı belediye başkanları dahil, hatta vekiller dahil hiç birisi kendi bileklerinin hakkı ile değil, şimdi cumhurbaşkanımız olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın sayesinde bir yerlere gelmişlerdir. İşin açıkçası binlerce kişiyi, tek başına Erdoğan sırtlamış gitmiştir, seçim kazandık diye teşkilatların böbürlenmesi çok komiktir. Seçimleri bir kişi kazanmıştır ve her bir şekilde katara binen tüm kişiler de hak ettiklerinden çok fazlasını almışlardır, almaya da devam etmektedirler…
Bir diğer gerçek ise Türk milliyetçiliğinin, son dönemlerin en pasif, en sönük dönemi olmasıdır, maalesef Türk milliyetçiliğinin liderliğine soyunan partinin lideri yorgun, yönetimi daha yorgun, yazılı açıklamalarla işi götürmekte, miting bile yapamayacak durumdadır. Heyecanlı dinamik kadronun da başa geçmesini bir şekilde engellemektedir.
Tarih bu dönemi yazacaktır, ama kesin olan bir şey var. Misak-ı Milli sınırları tehlikededir ve arı kovanına çomak sokulmuştur. Bu arılar da mutlaka birini sokacaktır. Bu kadar arıyı biz gördüğümüze göre büyük başlar(!) da inşallah görmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.