Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

ADAM GİBİ ADAM OLMAK (Sepetçi)

ADAM GİBİ ADAM OLMAK (Sepetçi)

Geçenlerde uzun yıllardır görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım. Sıkıntılıydı. Sebebini sordum, pek de tatmin edici cevap vermedi. Ayrılırken “sana bir hikaye göndereceğim cevabını orada bulursun” dedi. Yapacak bir şey yoktu ve razı olarak ayrıldım. Hikaye şöyle başlıyordu.

Vaktiyle bir ülkenin bir şehrinde bir sepetçi yaşıyormuş. Bu sepetçi sabahtan akşama kadar sepet yapmakla uğraşır, işine saygı duyar, en ucuza satacağı sepetleri bile büyük bir özenle hazırlarmış. Bundan dolayı yaptığı sepetler çok sağlam ve dayanıklı olurmuş. Başka şehirlerden, köylerden onun yaptığı sepetleri almak için gelenler bile varmış. Bu sepetçi yalnız salı günleri dükkanında olmazmış. Çünkü salı günleri o şehirde pazar yeri kurulurmuş ve sepetçi de pazarda sergi kurar, sepet satarmış.

Bir gün sepetçi dükkanına çok zengin bir adam gelir. Zengin adam sepetçiden işlemeli, süslemeli, rengarenk boyalı, dünyada bir eşi ve benzeri yapılamayacak güzellikte üç tane sepeti üç ay içinde yapmasını ister. Sepetçi ise, istenen özelikleri taşıyan üç sepeti üç ay içinde tamamlayabileceğini, fakat bunun için üç yüz altın istediğini söyler. Zengin adam istediği parayı fazla bulduğunu söyleyince sepetçi: “Aslında üç yüz altını emeğimin karşılığı olarak istiyorum. Daha sırada birçok sipariş var, bunları ertelemem lazım. Ayrıca yeni siparişler gelebilir. Bu üç ay içinde pazara çıkmamam gerekir. Siz de takdir edersiniz, pazara çıkmamak kazancımın önemli bir kısmını kaybetmeme neden olacaktır” deyince zengin adam sepetçiye hak verir ve ücretin yarısını peşin öder, sepetleri alırken kalan yüz elli altını ödeyeceğini söyleyip gider. Sepetçi gündüzlerine gecelerini de katarak uğraşır, göz nuru döker. Sağlam ve incecik sazları birbirinin üstüne örer, üzerlerini resimlerle süsler. Bu arada neden pazara çıkmadığını soranlara durumu anlatır, sipariş için de sürenin sonunda tekrar uğramalarını söylermiş.

Sonunda üç aylık süre dolmuş. Sepetçi zengin adamın geleceği günden bir önceki gün sepetlerin yapımını tamamlamış. İkindi vaktine doğru kahveye çay içmeye gitmiş. Kahvede zengin adamın sabaha karşı öldüğünü öğrenmiş. İyiliksever, dürüst bir tüccar olarak tanınıyormuş. Sepetçi onun nerde oturduğunu öğrendikten sonra üzgün bir şekilde dükkanına geri dönmüş. Yarın olmuş, öbür gün olmuş, aradan bir hafta geçmiş. Sepetleri arayan soran olmamış. Bu arada sepetçi eskisi gibi sepet yapmaya, pazara çıkmaya başlamış. Ama dükkanının bir köşesinde duran üç sepeti gördükçe sepetçiyi bir düşüncedir alıp gidiyormuş. “Sepetleri adamın evine götürsem karısı, oğlu, kızı vardır, yüz elli altın ödeyip alıverirler belki. Sepetleri biraz ucuza başkalarına satmaya kalksam, gelirlerse bu dükkana, sepetçi, bizim üç sepet hani? Bak bu torbada yüz elli altın var. Ver sepetleri al paranı derlerse ben ne yaparım?

Bakmış bu böyle olmayacak bir sabah sepetleri bir çuvala koymuş, zengin adamın konağına gitmiş. Sepetçiyi konakta zengin adamın üç oğlu karşılamış ve olanları öğrenince çok şaşırmışlar. Gençler, babalarının işlerine yardımcı olduklarını ve onun kendilerinden gizli saklısının bulunamayacağını, sepetlerin gerçekten güzel olduğunu, fakat yüz elli altın verip bunları almalarının mümkün olmadığını, babalarının sepetleri üç yüz altına alıp da ne yapacağını bilmediklerini söylemişler. Bunu üzerine sepetçi sepetlerini alarak dükkanına dönmüş.

Aradan günler, haftalar, aylar geçmiş. Bu zaman zarfında üç sepetin hikayesini duyan pek çok kişi sepetçinin dükkanına gelip sepetleri görmüşler ve çok beğenmişler. Sepetçi üç sepet için yüz elli altın istediğinden kimse sepetleri almaya yanaşmamış.

Bir gün o ülkenin padişahı ününü duyduğu üç sepeti görmeye gelir. Sepetlerin güzelliğine hayran kalan padişah yüz elli altın ödeyip sepetleri alır. Zamanla üç sepetin ünü dünyanın her tarafına yayılır. Krallar, İmparatorlar, prensler, padişahtan üç sepeti alabilmek için yarış içine girer. Sepetçi bir kralın padişaha üç sepet için on bin altın teklif ettiğini duyunca hayretler içinde kalır.

Sepetçi sepetlerinin bu derece ünleneceğini ve bu kadar pahaya çıkacağını beklemiyormuş. Bunun sebebinin sepetlerin çok güzel olmasının yanı sıra, onların yapılış hikayesini ve zengin adamın üç sepeti neden yaptırmak istediği sorusunun bir türlü cevabını bulamasının etkili olduğunu biliyormuş.

Arkadaşımın sıkıntısına teselli olsun diye ele aldım ve arkadaşımın duygularıyla “adam gibi adam bulmak zor; alıcıya, satıcıya, esnafa, tüccara, üste, alta her adam adayına duyurulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR