Yol hikâyeleri: Okuma isteği
İstanbul’dan Konya’ya YHT le seyahat ediyorum. Her ne şekilde ve olursa ve herkim tarafından yapılırsa yapılsın bu konforlu ve ekonomik hizmeti getirenlere teşekkürü bir borç bilirim.
Bundan 25 sene kadar önce kızım Boğaziçi Üniversitesinde eğitime başladığında seyahatlerinin çoğunu otobüs ile yapar, her seferinde beni bir korku alırdı. Zira yolculuklar 12-13 saat sürer, bu derecede kaliteli yollar olmadığı için de hep kaygılanırdım. İşin diğer bir kötü tarafı da düzenli uçak seferleri de olmadığı için kızımın otobüs ile yolculuk yapmasıydı. Son 20 senede yolumuzda da, yolculuğumuzda da kalite arttığı gibi, sefere çıkacak çeşitlendirilmeler de çoğalmış durumda.
Seyahatlerimde koltuk komşum veya uygun birisiyle yaptığım sohbetlerimin kayda değer olanlarını okurlarımla paylaşmak hoşuma gidiyor. Ne yazık ki çok okuyan bir toplum değiliz, üzücü olan da bu.
İstanbul-Konya arası toplam 4.5 saat. Bunun için standart koltuktan bilet alıyorum. Yani ikişer koltuklu sıralar. Sağımda 40 lı yaşlarda bir genç, önümde ve arkamda, küçük çocuklu birer aile. Koridorun solunda ki peş peşe ikili koltuklarda 2 kadın, 2 erkekten mütevellit 4 kişilik turistler var.
Son zamanlarda yolculuk hikâyeleri yazmaya oldukça istekli olmaya başladım. Bu bana toplumumu hem tanıma, hem de analiz etme fırsatı verdiği gibi, mesajlarımı iletme şansı da yakalıyorum. Buradan başka bir sonuçta çıkıyor ki o da kendimizi sorguya çekmekten ziyade başkalarının hataları üzerinden kendimizi aklamaya çalışmamızdır. Görmeden, yaşamadan, okumadan ahkâm kesiyoruz.
Yanımda oturan genç arkadaş iyi bir meslek sahibi, güzel konuşan, ülkesini ve dünyayı da tanıyan biri. Bununla yolculuk süremizde 10-15 dakika konuşma şansını yakaladık. Burası çok da önemli olmasa da geri kalan 4 saatin neredeyse tamamında elindeki telefon ile meşgul oldu.
Gelelim sol tarafımdaki 4 kişilik turist grubuna. Karıkoca olduğu belli olan 40 lı ve 60 lı yaşlarda 2 çift. Yaşlı olanların konuşmalarından İtalyan veya İspanyol oldukları belli. Önde oturanların masalı koltukta yer aldıkları için karşısında 30 lu yaşlarda bir bayan ve yanında 10 lu yaşlarda bir oğlu var.
Arkada oturan yaşlı turistlerin konuşmalarından ve arada bir gülmelerinden anlaşılan pozitif olmaları. Öndekileri ise daha sakin ancak 4.5 saatlik yolculuğun neredeyse tamamında ellerindeki kitabı (bayan telefondan olmak üzere) okumaları dikkat çekiyor. Çiftler arada bir birbirlerine birşeyler söylese de, süre sonra okudukları kitaba adeta gömülüyorlar.
Arkada ki yaşlılar ise 4.5 saatlik yolculuğun 2.0-2.5 saatinde kitap okumaları, diğer zamanlarda bolca sohbet etmeleri dikkat çekici. İşte batılılar ile bizim aramızda ki en büyük farkın okumaya karşı alakalarının bizden çok farklı olmasıdır. Bu zaten biliniyor. Bu sebeple de kültür, sanat, çevre sorunları ve aile içi sohbete bizden çok daha hassas olmalarını bir kere daha ortaya koyuyor.
Bu arada benim hemen önümdeki 4’lü koltukta oturan genç ailelerin 1-2 li yaşlarda çocuklarının ilgi isteklerine karşılım annelerinin ellerinde telefon, önlerine serdikleri hazır gıdalardan neredeyse durmadan yemeleriydi. Kimsenin ne yediğine ve ne ile meşgul olduklarını tenkit edecek değilsek de, arada bir ağlayan çocuklarını avutmak için onları da atıştırmalık gıdalardan yemeye zorlamalardır. Bu yüzen olsa gerek genç yaşta her iki annenin de aşırı kilolu olmaları da ayrı bir facia.
Bu tür örnekleri oldukça fazla görsek de aslolan günümüz çocukların neden bozulduklarının açık sebeplerinden biri de, annelerin bu tür davranış şekli göstermelerdir mi desek. Sağlıklı beslenme konusunda kendilerine iyi bakmadıkları gibi, çocuklarına da ihmal ettikleri sokaklardan daha iyi anlaşılıyor. İsraf, aşırı kilolu ve obezite aldı başını gidiyor.
Bu konuda insanımız başkalarını değil, önce kendilerini sorgulasınlar, gidiş iyi değil
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.