Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Sultan Gelin

Sultan Gelin

Henüz 40 yaşlarında idi. Ona Sultan Gelin, Sultan Ana, Sultan Hala, Sultan Teyze, Pazarcı Sultan da diyorlardı. Hüzünlü ve ibretli geçmişini gücü ile ayakta tutmayı başaran bir Anadolu kadınıydı.

Sultan Gelin köyde doğmuş, büyümüş, 16 yaşına geldiği zaman da evliliği görmüş çilekeş bir hayata adım atmıştı. Komşusu Ahmet Sultan’a âşık olmuş, istemiş, henüz küçük diye babası evlilik için biricik kızını vermemişti. Askerliğini yapmış Ahmet de evlilik çağına geldiği için âşık olduğu Sultan’ına bir an evvel kavuşmak istiyordu. Sultan kızın da Ahmet’te gönlü vardı ama baba bu, kırılmazdı.

Ahmet 16’sında ki Sultanını kaçırdı. Anadolu geleneği bu, Baba önceleri kızsa da ilk torununu kucağına alınca onları affetti. Ailenin 7 sene içinde 3 çocuğu oldu. Hayat aile için çok iyi olsa da bir haberle beyninden vurulmuşa döndü. Ahmet 30 unda bir kazada hayatını kaybetmişti. Sultan 26’sında 3 çocukla dul kaldı, yıkıldı ancak kaderine de razı oldu. Ahmet’in babadan kalma 8 dönüm tarlasına, ilk torununu kucağına verdiği Sultan’ın babası da 2 dönüm eklenmiş, geçimlerini buradan sağlıyorlardı.

Sultan genç yaşta evlenmesine rağmen tertipli, düzgün ve temiz bir anne olmuştu. Ahmet’inden hiç şikâyet etmedi. Evde şu yok, bu yok demez, ne geldi onu pişirir, israf da etmezdi. Sultan için kendisini değil, çocuklarını düşünme zamanıydı. Köyde geçim kolaydı ancak, şartlar zordu. İçinden şehre gitmek geçti. 3 çocuklu da olsa gençti, enerjikti, zaman geçmeden enerjisini kullanmalıydı. Düşüncesini babasıyla paylaştı. Sultan babasının en büyük çocuğu ve tek kızıydı. Kızının şehre gitmesini istemezse de babanın da yükü ağırdı. Biri nişanlı 2 oğlu daha vardı. Aileye 4 horanta daha katılacak olması babayı zor durum da bırakabilirdi.

Sultan’ın 10 dönüm de olsa arazisi sulu ve verimli, üstelik evine çok yakındı. Evi de 2 dönüm arazi üzerindeydi. Buradan ailesini geçindirecek sebze üretebilir, ilk çocuğu 8 yaşında ki Alinin de yardımıyla şehirde satar, böylece geçimini idame ettirirdi. Ali de akıllı bir çocuktu.

Köylü deyip de geçmeyin. Sultan Gelin, hem genç, hem güzel, hem de akıllıydı. 5 sene yetiştireceği sebzeler üzerine çalıştı. İlkokulu bitiren Ali de Annesine her türlü yardımı yapıyor, şehirde ortaokulu okumak için de can atıyordu. Ali ortaokula başlayacağı senenin ilk yazından itibaren sebzeleri satmaya başladı. Sabah erkenden at arabasını beraber yüklüyor, evlerine en yakın pazarda satıyorlardı. İlk seneler zorlansalar da, Alinin de okul dışında kalan zamanında desteği ile alışmaya, hatta özel müşterileri olmaya başladı. Ali de hem okulda hem de pazarlamada başarılıydı.

Aradan seneler geçti, Sultan 40, Ali 22 yaşına geldi. Ali bir öğretmendi. Kendinden 2 yaş küçük erkek kardeşi ziraat mühendisliği okuyor, küçüğü kız da lise son sınıftaydı. Bu arada şehirde küçük bir evleri, bir de pikap arabaları oldu. Sultan da artık olgun, konuşmasını bilen, esprili biriydi. Bu hali senelerdir müşterisi olan iş adamı 50 yaşlarında ki Halil Bey’in dikkatini çekiyordu.

Halil düzgün, beyefendi, kibar bir adamdı. O da genç yaşta evlenmiş, eşini geride bir kız bırakarak 20 sene önce kaybetmişti. Tek kızı Şeyma da üniversiteyi bitirmek üzereydi. Bazı zamanlarda evlenmeyi düşünse de kızına kıyamamıştı. Sultan tam da istediği gibi sağlıklı, merhametli ve akıllı bir kadındı.

Sultan’ı çok isteyen olsa da hiç birini kabul etmedi. Öyle de olsa çocuklarının eğitimine para ve zaman yetiştiremiyordu. Halil de Sultanın da dikkatini çekiyor, kendine olan ilgisini de biliyordu. Çocuklarının eğitimini üstlenmeye söz verdiği için Pazarcı Sultan Halil’in teklifini kabul etti. Kısa sürede evlendiler. Halil’in kızıyla evlenen Ali akademisyen, küçük oğlu Halil’in çiftliğinde müdür, kızı da öğretmen oldu.

Köylü de olsa iyi bir anne aynı zamanda iyi bir öğretmendir de. Öğretmenler günü adına ele aldığım bu yazı yaşanmış bir hayata aittir. Tüm öğretmenlere saygı ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR