Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Dünya ne kadar sağlıklı besleniyor?

Dünya ne kadar sağlıklı besleniyor?

Akşamüzeri evime dönüyorum. İhtiyaç olan tek bir gıda kalemi için yaygın marketlerden birine uğruyorum. Mesai çıkışı olması hasebiyle market bayağı dolu. Ödeme için sırada 15 kişilik bir grup var. Bazılarının elinde benim gibi tek veya birkaç kalem, bazılarının ki tekerlekli sepetler dolusu.

Kasada ödeme için aldıklarını kasadan geçiren 35 li yaşlarda ve de oldukça şişman, yanlarında 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu, O da obez sayılabilecek durumda. İşin esas yanı, ödeme için kasadan geçirdiklerinin tamamının gıda malzemeleri olması. Bisküviler, krakerler, çikolatalar, gazlı içecek, kolalar. Ben diyeyim 200 parça, siz deyin 300 kalem gıda ürünü. Bu arada tek kasa açık.

Kasadan geçirme 15 dakika kadar sürdü. Hatta hemen önümdeki bayan da “mesaiden çıktık, yemek yapacağız, başka kasadar yok mu” diyerek tepkisini ortaya koysa da, aldığı cevap maalesef yok oldu.

Günümüzde hayat şartları maalesef çoğunlukla bu şekilde cereyan ediyor. Son 10-15 senede toplum hayatımız derler ya “tam Avrupai” oldu. Sabah işe yetişmek için koşuşturma, akşam eve erken varmak, yemek, çocuk avutmak için koşuşturma. Eh, böyle hızlı ve aktif bir hayat için de elbette hazır gıdalar tercih ediliyor. Öyle de sonuç ta ortada.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) bir rapor yayınladı. Dünyada hazır gıdalar ve sağlık ve ekonomik güç olarak gelinen nokta ve insan sağlığı üzerindeki etkileri bilimsel olarak açıklandı. Rapor yeni yayınlansa da elde edilen değerler 2023 senesine ait.

Rapora göre ‘beslenme usulü, küresel tarım-gıda sistemlerinin yıllık gizli maliyetlerine 8 trilyon dolar katkı yapıyormuş’. Küresel gizli maliyetlerin yaklaşık %70'i, endüstriyel zirai gıda zinciri, bulaşıcı olmayan hastalıklarla bağlantılı sağlıksız beslenmeden alışkanlıklarından kaynaklanmaktaymış.

FAO, 156 ülkeyi içine alan bu araştırmasında, küresel zirai gıda sistemlerindeki gizli maliyetlerin yıllık yaklaşık 12 trilyon dolar (Türkiye bütçesinin 10 katı) olduğunu belirtiyor. Bu rakamın yaklaşık % 70'i (8,1 trilyon dolar) sağlıksız beslenme alışkanlıklarından kaynaklanıyor ve kalp hastalığı, felç ve diyabet gibi endişe verici Bulaşıcı Olmayan Hastalıklarla (Non-Communicable Diseases: NCD'ler) bağlantılı olup, çevresel bozulma ve toplumsal eşitsizliklerle ilgili maliyetleri çok aşıyormuş.

Araştırmaya göre, küresel gizli maliyetler, büyük ölçüde üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerdeki daha endüstrileşmiş tarım-gıda sistemlerinde belirgin olarak öne çıkıyor. Sağlığa etkileri incelenirken de, beslenmede 13 risk etkeni belirtiyor. Bunlar arasında tam tahıllar, meyve ve sebzelerin yetersiz, aşırı sodyum tüketimi; kırmızı et ile işlenmiş et tüketiminin yüksek olması yer alıyor.

Bu raporun ciddi birçok anlamı var. Raporu yapan ve yayınlayan FAO’dur. FAO, açlığı yok etmek ve beslenme şartlarını iyileştirmek amacıyla 1943'te kurulan ve 1946'da BM’ in uzmanlık kuruluşu haline gelen bir teşkilattır ve açlığa karşı mücadelede çok yönlü faaliyetleri vardır. Kuruluşu 80 seneye yaklaşan FAO, sorumlu olduğu konulardan hangisine çare olmuştur. Çeşitli sebeplerle (savaşlar, kuraklığa bağlı olarak kıtlık, göçler, etnik temizlik, din savaşları) yerinden, yurdundan dilen dünya insanının hangi derdini çözmüştür, sorulmalıdır.

Nerede üretilirse üretilsin, küresel gıda arzından, tüm insanlık, asgari ölçüde de olsa canlı kalma kadar kullanmalıdır. Son zamanlarda açgözlü kapitalistlerin çeşitli bahanelerle çıkardığı savaşlardan tüm insanlık etkilendiği gibi, bazıları da açlıktan ölmektedir. Birleşmiş Milletler gibi, FAO da BM nin gıda ile ilgili en üst karar ve uygulama organı olarak işini yapamıyor veya yaptırılmıyorsa, bu organlar sun’i veya aldatmacadan ibaret olduğunu mu, söyleyelim?

Tek dünyanın, asgari ölçüde gıdaya erişmede insanlığın ortak mekânı olduğu artık bilinmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR