Ali Ularasba

Ali Ularasba

Bir Varmış Bir Yokmuş Gibi

Bir Varmış Bir Yokmuş Gibi

Dün torunlarıma “Size bir mesel anlatayım da dinleyin” deyince güldüler bana. Mesel çağı bitmiş. Bitti mi gerçekten, artık sadece gerçekler mi var? Dedemin meselleriyle büyümüştüm. O tam bir “Halk hikâyecisiydi”. “Dede bugün ne meseli getireceksin?”

Kitabın az olduğu ama bazı insanların birer kitap olduğu dönemlerdi o dönemler. Belki dedemin çocukluk döneminde evlerde kitap olarak sadece Kur’an-ı Kerim vardı.

Dedem bize mesel getirirdi. Ne mesellerdi ama dedemin getirdiği meseller. Zal Oğlu Rüstem, Hazreti Ali’nin Cenkleri, Yusuf İle Züleyha’nın aşkı daha neler neler. Dedemin getirdiği mesellerde kahramanlar iyiydi, güzeldi ve vicdanlıyı; edep erkân bilirlerdi, suçsuz yere kimseyi cezalandırmazlardı, güçsüzü korurlar, güçlü ve bir o kadar haris kralların amansız düşmanlarıydı. Açılmaz dev gibi kale kapılarını açarlardı kocaman ve güçlü pazularıyla, kılıçlarını salladılar mı onyüzbin düşman yok olurdu; öyle güzel atları vardı ki insanın bir kez binesi gelirdi. Dedem masal getirdiğinde, ay da gelir, kireçli duvarımıza o yiğit adamların, o kahramanların gölgelerini çizerdi perdesiz pencerelerimizin camlarından dem be dem sızarak. O kahramanların kılıcı olurdu mesela bir ağaç dalı, sonra bir anda a muhteşem ata dönüşürdü o küçücük dal parçası ve öyle güzel yarışırdı ki rüzgarla kireçli duvarda.

Çocuklar haklı, kireçli duvarlar yok, ay yüksek katlı binaların ardında kendisi göstermek için çırpınıyor, o içli gölgeler de yok ki vursun duvarlara bir hayal oyunu gerçekleştirsin.

Yıllar geçti. Yıllar günleri insanların gözlerine, gönüllerine teğelleye teğelleye geçti. Yıllar öyle bir geçti ki, geçen zaman artık bizim yüzümüzde bir yama gibi; ne eskiyle varız ne yeniyle ve gerçek zorba bir sahtelikle hayallerimize, hayal ettiklerimize sızdı. Gölgelerden bile korkuyoruz. Mesel getirilmesini istemiyoruz. Kahramanlar istemiyoruz. Herkes birer kahraman… Herkes gerçeği duymak istiyor ama gerçekle yüzleşmek istemiyor. Gerçeğe düşkünlük o kadar can yakıcı ki, yandığınız anda gerçekliğinizi kaybediyorsunuz. Hayalin memesini bir nebze bile dişlememiş bir gerçek, hayatı nasıl yaşanabilir kılacak ki? Hayat bu kupkuru memeden nasıl neş’vü-nema bulacak, kendini yeniden oluşturacak.

Dün torunlarıma “Size bir mesel anlatayım da dinleyin” deyince güldüler bana. Hoş, gülsünler, zarar yok, çocuktur. Amma… Hayal dünyalarında mesel getiren bir dedeleri olmaması ne feci… Bu günleri de, bırak mumu, cep telefonlarının ışığıyla bile aradığımızda bulamayacağız. Öyle ya bir varmış bir yokmuş diye başlamıyor masallar. Bir varmış…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ularasba Arşivi
SON YAZILAR