Börtü böcek Edebiyatı
“Olgunluğun en bâriz göstergesi, dedikodu ve iftirâya tahammüldür. Bu olgunlukta birinci basamak; dedikodu ve iftirâya muttalî olunduğu nisbette ve sükûnetle cevap vermekle iktifâdır. İkinci basamak, böyle bir dedikodu ve iftirâya sevinmek, üçüncü basamak ise, kendi nâmına sevinirken, dedikoducu ve iftirâcı hesâbına üzülmektir. Bu üzüntü, sevince gâlip değilse, olgunluk yine de eksik demektir. Bu olgunlukta zirve ise, iftirâya cevap vermeksizin tahammül ve sevinmeden istiğfardır. Zîrâ dedikodu (gıybet) ve iftirâ olmasa günâh yükünü taşıyabilecek olan sırt nâdirdir.” (Kadir Mısıroğlu)
Kültür sanat yazıları kaleme alan biri olarak siyasete dair mevzulardan niçin bahis açmadığım merak edilebilir. Bunun çeşitli nedenleri var. Bugün bu konuda sizlerle hasbihal edelim.
İlk tahlilde sağ ve sol yayınlara/yazarlara bakış açımın objektifliğini somut bir şekilde ortaya koyması için şunu vurgulamalıyım ki; o da sağ ve soldan birçok gazete ve dergiyi düzenli takip ettiğim, kitabı satın aldığımı gerçeğidir.
Sol yayınlarda sınırsız bir özgürlük, müsamaha olduğu, ayırt etmeksizin hemen her konuya girdikleri iddiası koca bir yalandan ibarettir. Kurgu metinlerinde alkol tutkusu, kız-erkek ilişkilerinin aşırı rahatlığı derseniz tamam, on numaralar. Konuyu bir şekilde ve metin/kitap boyunca bu konulara bağlarlar.
İkinci şehir efsanesi ise; sol yazar çizer ve sahneye çıkar takımının hoşgörülü, nazik, saygılı insanlar oldukları minvalindeki iddialardır. Hariçten gazel okurlarken ve başlangıçta olabildiğince kibar davranırlar, ama kendi ufuklarına ters bir şey söylediğinizde bir bakmışsınız ki o kibar kadın/erkek gitmiş, yerine burnundan soluyan, ağzından köpükler saça saça küfür ve tehditler yağdıran tiplerle karşı karşıya kalıverirsiniz. Kendi içlerindekiler bile azıcık bir özeleştiri yapsın, yandım gülüm keten helva!.. Bu minvalde daha dün yaşanan bir olayı nakledeyim gazetelerden; “"Ben sol görüşlü bir kadınım" diyen Nurseli İdiz'den ilginç tespit: "Bazıları 'Bu iktidar, toplumu ayrıştırıyor' diyor. Bence bu şikâyeti dile getiren lâik kesimin kendisi ayrıştırmayı başlattı. Bu da başörtüsü yasağıyla yapıldı", "Türkiye muhafazakarlaşıyor deniyor ama yok öyle bir şey. Her dakika çıplak kadın görmekten bana fenalık geldi. Sadece sosyal medyada değil, sokakta da öyle… Artık donla, sütyenle dolaşıyorlar. Görünce hayretler içinde kalıyorum… Bu arada her şey (dizi ve filmi kastediyor) çekiliyor, oynanıyor. 'Yok İran olacağız, yok Afganistan gibi olacağız' diyenler gerçekçi değil…" İdiz’in başına gelmedik kalmadı iki gündür.
Siyasi konularda yazmama sebeplerimden biri de eleştirdiğim kesimlerin pek de lâftan anlayan, değişime ve farklı düşüncelere açık kimseler olmadığındandır. İsmi lâzım değil son Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce düşman oldukları isme oy vermektense tuvalet terliğine bile oy vereceklerini söyledi bunlar. Seçimden hemen önce anketçilerinin de yanıltmasıyla kesinkes kazanacaklarına inandırılan bu zatların bayraktarları, sanatçıları halka, millete hakareti alışkanlık edinmişler; bununla da yetinmeyerek vatandaşı tehdit etmişlerdi. Gel gelelim bu şarkıcı ve artistler yapıp ettiklerinde cesur ve kararlı idiler, çünkü karşı ideolojinin yöneticileri nasılsa kendilerine iş/konser yağdıracaklardı. Bakınız son Melek Mosso konseri. Ama kendilerine sorsanız yandaşlık, rant, liyakatsizlikler hep karşı cenahta, kendileri son derece güvenilir, muteber insanlar. Hasılı, bunlarla tartışmanın, itiraz etmenin, ikna etmeye çalışmanın zerre miskal faydası yoktur, beyhude emektir, boş yere canını sıkmak, sabır taşını çatlatmaktır. Özür dilemek, yanıldıklarını ve dahi utandıklarını söylemek bunların lügatinde yazmaz. Buna da Bekir Ağırdır ve Hayko Cepkin örneklerini vermek kâfidir.
Başörtüsü, Mustafa Kemal, milli bayramlar, okumak, cehalet gibi konulara da girmeye kalksam, örnekleri sıralasam herhalde bir yıl boyunca başka hiçbir konuya girmemem icap eder köşemde..
Ne diyeyim Allah kurtarsın…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.