Ahmet Köylü

Ahmet Köylü

Bu dünyadan gider olduk

Bu dünyadan gider olduk

Son günlerde trend olan bir dizide, yakınları olmayan bir gassal, ölümünden sonra onu kimin yıkayacağını dert ederek, kendisi için bir gassal aramaktadır. Ne de olsa, bir dizi ve senaryodan ibaret bir hikâye. Neticede bir hak dostu şöyle buyurur: “Kendinize mezar değil, kendinizi mezara hazırlayın.”

Ölüm kavramını nedense kendimizle hiç bağdaştıramayız; sanki ölümsüzlük şerbetinden içmişiz gibi davranırız. Oysa ölüm, kaçınılmaz bir sondur. Aslında, bir son değil; hakiki bir başlangıçtır.

Modernite, bizlere geçici ve suni kavramları kalıcıymış gibi sunar. Sürekli kazanmayı, harcamayı ve tüketmeyi birer hedef hâline getirirken bizi bu basit meselelerden uzaklaştırır. Hakikate ulaşmamızı engelleyen bu düzen, ölüm kavramını gündemimize almamıza izin vermez. Ancak, biz ölümü gündemimize almasak da ölüm bizi kendi gündemine mutlaka alır. Ne bir mazeretimizi kabul eder ne de bir ertelemeyi.

ahmet-koylu.jpeg

Öyle ya, mezarlıklarda yatan merhum ve merhumelerin işleri de yarım kaldı. Onları tamamlayan var mı? Kabul etsek de etmesek de ölüm gerçektir. Acı ama gerçek. Dünya sevgisi, hırs ve mal tutkusu gibi kavramlar, bizi bu hakikatten uzaklaştırması gerekirken, tam tersine, daha da dünyaya bağlı hâle getiriyor.

Söz gelimi, belli bir yaştan sonra kasa ve kese işleriyle, yat ve kat tutkularıyla daha çok meşgul oluyoruz. Onlara düşkün hale geliyoruz. Para sevgisi ve mülkiyet tutkusu, bizi asıl hakikatten alıkoyuyor. Oysa kural bellidir: Neyi seversen sev, bir gün ondan ayrılacaksın.

Sosyal medyada ve televizyonlarda “ölmeden önce yapılacaklar” listeleriyle karşılaşıyoruz. “Şuraya gitmediyseniz, burada yemek yemediyseniz çok şey kaybettiniz,” diyorlar. Ancak kimse kadim bir gerçeği hatırlatmıyor: “Ölmeden önce ölünüz.”

Yakın çevremizden birileri vefat ettiğinde, teneşir ve musalla taşı arasında kısa bir süre kendimizi sorgularız. “Bir gün ben de buraya geleceğim,” diye düşünürüz. Ancak defin gerçekleştikten ve mezarlık kapısından çıktıktan sonra dünya işlerimize tüm hızıyla devam ederiz.

Taziye evlerinde bile, merhum veya merhumenin hayatını konuşmak yerine, arsa, altın, borsa gibi konularla meşgul oluruz. Maalesef bu da bize ibret almanın bir nasip meselesi olduğunu gösteriyor.

Ölüm elbette uzun bir konudur. Ancak hakikatte insan, ölmeye gelmiştir. O hâlde korkmamalı. Çünkü ölüm, bir yok oluş değil; hakikate açılan bir kapıdır. Bizden istenen, kendimize mezar değil, kendimizi mezara hazırlamamızdır.

Unutmayalım: Ölüm, yalnızca bir gerçek değil; aynı zamanda hayatı anlamlı kılan en büyük hakikattir.

dünyadan gider olduk

Kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua

Kılanlara selam olsun

Ecel büke belimizi

Söyletmeye dilimizi

Hasta iken halimizi

Soranlara selam olsun

Tenim ortaya açıla

Yakasız gömlek biçile

Bizi bir asân vechile

Yuyanlara selam olsun

Azrail alır canımız

Kurur damarda kanımız

Yuyacağın kefenimiz

Saranlara selam olsun

Allah’a emanet olun

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Köylü Arşivi
SON YAZILAR