Bu ne büyük şeref
İki hususu hatırladıkça çok sevinirim. Birincisi, yıllar öncesi Kadı Iyâd'ın Arapça Peygamber Efendimizi medh eden kasîdesini tercüme ederek Diyânet İşleri Başkanlığı Edebiyat Dergisinde yayımlattırdım. Bu şerefe nâil olduğum için çok sevinirim. İkincisi, Peygamber Efendimizin soyundan gelen Seyyid Kâsım Arvâsî Efendiden Osmanlı döneminde şeyhulislâm olabilmek için adayların hazırladığı risâlede istifâde ettikleri üç eserden biri olan es-Sekkâkî'nin belâgata (edebî sanatlara) dâir Miftâhu'l-ulûm adlı eserini okumamdır. Böyle mümtâz ve soylu bir kişiden tek başıma ders almam da ne büyük nimettir.
Kadı İyâd hazretleri buyuruyorlar ki; sevincimden göklerde uçuyorum. Yıldızlar ayaklarımın altında dolaşıyor. Elimi uzatsam ayı tutacağım, o kadar sevinçliyim. Demişler ki; Hocam hayırdır inşallah. Sizi bu kadar sevindiren nedir? İki şeye çok seviniyorum demiş. -Size müjdeler olsun, bu iki şey hepimizde var. Onun için siz de çıkın göklere, yıldızlar ayaklarınızın altında dolaşsın, o kadar şanslıyız yani. Bakın ne diyor bu mübarek zat.- Diyor ki; Bir; bu yerleri, gökleri yaratan, her an her şeyi varlıkta bulunduran, kainatı yoktan var eden yüce Allah beni insan yerine koyuyor. Bana iş veriyor, bana görev veriyor. Bu ne büyük şeref. Namazını kıl, şunu ye, bunu içme, bunu yap, bunu yapma. Bunu kim kime söyler diyor. Düşünün, böyle bir yüce Allah böyle bir adama diyor ki; şunu yap, şunu yapma. Bundan daha büyük bir şeref ne olabilir bir mümin için diyor. Beni muhatap kabul eden, Ahmet, Mehmet, Hüseyin değil. Emrediyor bana Kur'ân-ı Kerîm'de cenab-ı Hak, bana iş veriyor. İki; Nasıl sevinmeyeyim ki, benim hocam Muhammed Aleyhisselam. Çünkü benim hocamın, hocasının hocası ona dayanıyor. Onun hürmetine bütün kainat yaratılmış. Gelmiş ve gelecek insanların en yücesi, en üstünü, en mübareği beni talebe kabul etmiş. Sen benim talebemsin, sen benimle berabersin. Ben nereye gidersem sen de oraya gideceksin diyor. Ben nasıl sevinmeyeyim. Onun emrine peki dedik. Allah dedirtiyor tabi, biz nasıl diyelim. Ümmetim dedi. Biz de peki dedik, haşa biz kimiz. Biz değil, o bizi kabul etti.
Kadı Iyâd, evliyânın ve Mâlikî mezhebi âlimlerinin büyüklerindendir. 1083 (h.476) senesinde Endülüs'te Sebte şehrinde doğdu. 1150 (h. 544)'de Merrâkeş'te vefât etti. Şehrin içinde bulunan Bâb-ı İlân denilen yerde defnedildi. Doğduğu şehir Sebte'de ve Gırnata'da uzun zaman kadılık yaptığı için Kadı denmekle meşhur olmuştur. Tefsir, hadis ve fıkıhtan başka tarih, neseb, nahiv, lügat ve diğer ilimlerde de derin âlimdi. Aynı zamanda şâirdi. İtikâdı kuvvetli ve her türlü bidatten uzak olan bu zat, birçok eser yazmıştır. En meşhur eseri, Şifâ-i Şerîftir. Şifâ-i Şerif; gönüllere Peygamber Efendimizin sevgisini yerleştirir ve O'nu bütün yönleriyle tanıtıp anlatır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.