BU ŞEHİR OLACAK (!)
Ne kadar kızarsak kızalım, ne kadar eleştirirsek eleştirelim bu şehir bizim şehrimiz. Çok samimi söyleyeyim Ankara’da İstanbul’da çalışırken gazetecilik yapmanın büyük keyfini aldım. Buralarda çok iyi haberler yaptık, Türkiye’yi hatta dünyayı gördük ve kendimizce öğrendik. Haaa çok iyi de para kazandık. O günler zaman zaman hayallerimi süsler. Allah’ıma şükürler olsun, rahmetli Enver Ören abimizden ve diğer abilerden de Allah razı olsun ki Cenab-ı Allah’ım bana bu fırsatı verdi.
İşte kendimce o güzelliklerde mutlu bir şekilde çalışırken aklımın köşesinde hep bir karanlık nokta vardı. “Buralarda çalışırken eğer ölürsem beni nereye defnetsinler?”
“Hadim’e ailemin bir kısmının olduğu Hz. Hadimi’nin türbesinin eteklerine mi?”
“Büyüklerimin bir kısmının defnedildiği Üçler’e mi?”
“Yoksa yine bir kısım büyüklerimin bulunduğu Musalla Mezarlığı’na mı?”
“Yoksa yoksa muhteşem manzarası ve tarihi zenginliği ile Sille kabristanı olabilir mi ki?”
………….
Allah şahit hep bunu düşünürdüm ve eşimle paylaşırdım. Tabii o bu sözlerime çok kızsa da sonuçta bir gerçek ve son var.
Yani ne demek istiyoruz?
“Biz bu topraklardan çok uzaklarda da olsak, biz başka yerlerde çok paralar kazanıp mutlu da olsak eğer Cenab-ı Allah’ım hayırlı bir ömür verirse mutlaka ama mutlaka yine bu topraklara defnedilmeliydik.
Çünkü bu toprakların mübarekliğine, huzuruna bereketine hep inanmıştık.
Dün sabah yine erken vakitlerde şehri turlarken İstanbul Yolu’nda, Beyşehir Yolu’nda yeni yapılmakta olan alt ve üst geçitlerin oralardaki hummalı çalışmaları incelerken bir yandan da yaya üst geçit çalışmalarının başladığını fark ettik ve çok mutlu olduk.
Demek ki Dr. Ali Kemal Belviranlı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi önündeki, Selçuklu Kongre Merkezi önündeki yaya üst geçitlerinin yapımlarındaki geç kalma insanımızın mağdur olma durumlarını bu yollarda yaşamayacaktık.
Kendi kendime “Helal olsun bizim Büyükşehir’e” demeden edemedim.
ALAADDİN ETRAFINDAKİ TRAFİK RAHATLATMA ÖNERİSİ
Bunu demişken bu şehirde yaşayan düzgün akıllı ve de dünyayı görmüş bir dostumuz Abdurrahman Bey bakın yine trafik ile ilgili görüşünü bizimle nasıl paylaşıyordu
“Uğur Abi Merhaba,
Bildiğiniz gibi Teksas Pavyon binası olarak bilinen bina yıkılıyor. Bu alandaki otobüs durağından çıkan otobüsler ve caddenin doğal yoğunluğu o bölgede trafiği kilitlediğinden yıkılması da yararlı olacak.
Bununla birlikte, dün gece saat 11.30 gibi buradan geçerken tramvay yolu ile cadde arasında 10-20 cm’lik bir kaldırım olduğunu fark ettim. Oysa bu kaldırım olmasa, tramvay yolu ile cadde seviyesi eşitlense ve yolun bu kısmındaki trafik sıkışıklıklarında gerekirse tramvay yolu da kullanılsa trafik daha akıcı hale gelmez mi? diye düşündüm.
Gerçi Teksas Pavyon binasının kaldırılmasıyla trafik rahatlayacak olabilir ancak gerektiğinde tramvay yollarının da kullanılabilmesi için cadde ve tramvay yolunun arasına kaldırım koymak yerine aynı seviyede ve gerektiğinde tramvay yolu da kullanılacak şekilde düzenleme yapılamaz mı?
Trafiği olumsuz etkileyen bir diğer nokta da Konya YHT Gar çıkışında TMO Silo önündeki kapıdan çıkan araçların Mücahit Asker Caddesine 90 derece açıyla çıkması ve YHT seferleri sonrasındaki trafiğin belli saatlerdeki cadde trafiği ile birleşmesi ile hem yoğunluğun arttığı hem de tehlikeli durumlara neden olduğudur.
YHT otopark alanından Mücahit Asker Caddesine olan çıkışın 45 derece gibi bir açıyla çıkmasıyla da buradaki sorunun kısmen çözüleceği kanaatindeyim.
Gerçi hâla gerekçesini tam anlayamadığım yeni Gar binasının hizmete girmesiyle mevcut Gar binasının kullanımı azalacak olsa da kalıcı bir çözüm anlamında bir düzenleme yapılabilir kanaatindeyim.
Sevgi ve Saygılarımla.”
………….,
Bakın işi ulaşım olmayan akıllı fikirli zeki ama şehrini seven dost bir isim ne güzel yazmış değil mi?
BU HİKAYEYİ SEVDiM…
Dün sabah bir abimiz bu hikâyeyi bizimle paylaştı. Çok hoşuma gitti. Bizler de kazaya ve kadere inanan insanlar olarak her şeyden kendimize dersimizi çıkarmalıyız değil mi?
“1983'te Kalp ameliyatı sırasında aldığı bir kan nedeniyle AIDS'ten ölen efsanevi Wimbledon oyuncusu Arthur Ashe’ye taraftarlardan birisi ölmeden önce bir soru sorar;
Tanrı neden böyle kötü bir hastalık için seni seçti?
Arthur, buna şöyle cevap verdi;
50 milyon çocuk tenis oynamaya başladı,
5 milyonu tenis oynamayı öğrendi,
500 bini profesyonel tenis oynamayı öğrendi,
50 bini devreye girdi,
5 bini Grand Slam'e ulaştı,
50'si Wimbledon'a katıldı,
4'ü yarı finallere kaldı,
2'si finale yükseldi...
…..ve ben kupayı elime aldığımda Tanrı'ya hiç sormadım,
“Neden ben ?”
Şimdi acı çektiğim için bunu Tanrıya nasıl sorabilirim?
Neden ben?
Bazen hayatınızdan memnun değilsiniz, bu dünyadaki birçok insan sizin yaşadığınız hayatı yaşayabilmeyi istiyor.
Bir çiftlikte yaşayan bir çocuk uçakları hayal eder. Ancak, uçaktaki bir pilot, çiftlik evini ve eve dönme hayallerini kuruyordur.
Hayat işte…
Keyfinize bakın ...
Zenginlik mutluluğun sırrı olsaydı, zenginler sokaklarda sürekli dans ediyor olurdu.
Ancak sadece çocuklar bunu yapıyor.
Güzellik ve şöhret ideal ilişkiler getirseydi şayet, ünlülerin mükemmel evlilikleri olurdu.
Yaşayın, mutlu olun! Alçak gönüllülükle yürümek ve gerçekten sevmek!
NEDEN BEN?”…
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Eskiden iyilik yapılırdı söylenmezdi, sonra hem yapmaya hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise iyilik yapmıyorlar ama söylüyorlar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Anneler aklı eren çocuklarının ellerinden tutup kırmızı ışıkta göz göre göre çocuklarını karşıdan karşıya geçireceğim diye ısrarcı olmadıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Bey,
Yanıtla (0) (1)Vefasını dile getirmek, asaletin tezahürüdür. Yazınızda vefakarlığınızı en güzel ve veciz bir şekilde dile getirmektesiniz. Şunu samimiyetle ifade edeyim ki, bilhassa İstanbuldaki bu büyük medyanın temayüz etmiş merhum önderiyle tanışmak, Allahü teâlâ’nın sizin gibi sevgili gazeteci kullarına bir lütfudur. Ben de, İstanbul Müftü Yardımcısı iken, ulusal bir gazetede günlük yazılar yazdım ve çok meşhur gazetecilerle tanıştım. Babıâlideki o güzelim atmosferi teneffüs ettim. Bu yüzden sizi çok iyi anlıyorum. Ne kadar İstanbuldaki geçmiş yıllarınıza şükretseniz, yine de azdır. O büyüklerin kıymetini bilenler bilir, bilmeyenler ne bilir.
belediye ne iftarı verecek kardeşim mütahitlere yazdırıp geçiyor mütahitlerde devlete kakalayıp geçiyor devletde vatandaşa yazıyır siz evinizde oturup yiyin için daha ucuza karnınız doyar.
Yanıtla (0) (0)belediye iftar vermek yerine ramazan ayında suyu ve ulaşımı bedava yapsın
Yanıtla (2) (0)belediye bu iftar ve yemeklere nekadar para harcıyor bunu kim denetliyor bilen gören duyan varmı iftarmı yemekli mitingmi.yılanı yedi çıyanı yedi başımıza hacıbaba kesildi dedirtiyor tahir bey doğrusu anlayana
Yanıtla (3) (0)Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yanıtla (0) (0)