Bugün sizlerle biraz kendimizi de sizleri de rahatlatacak konulara girmek istiyorum. Ama nereye kadar onu da bilmiyorum. Bizi günlük yazılarımızla ya da o günkü yazımız hoşuna gitti ise “iyi”,  gitmedi ise “kötü” diyenler yanlış tanıyorlar. Haaa çok iyi tanıdıkları halde doların vurduğu dostlar bile yeri geliyor “Bugünkü başlığınız muhteşem(!). Gazete başlığınızı okuyan sizlere Fatiha okuyor. Yalakalık! Yağcılık ancak bu kadar olur. Bankalar artık döviz veremiyor. Sıraya sokuyorlar mevduatı. …………….. hadi oradan be Uğur abi ..!” yazıyorlar. (Daha bu satırların en iyisi öyle yazılamayacak durum da olanlar var ki siz hayal bile edemezsiniz) …

Yani aslında hiç kimse, herkesi memnun edemez.

Biz de okurumuz ya da abonemiz olsun yazdığımız yazıları okuyan herkesin takdirini kazanamayız. Ama öyle acımasız ve tek taraflı eleştiriliyoruz ki. Eleştirilere de almıştım. Hatta zaman zaman eleştirilerden ders çıkartıyorum ve düşünemediklerimi görüyorum. Yalnızzzzz bir de işin iftira boyutu var ki. Buna çare yok. O artık öbür tarafa kalıyor.

Adamın dolardan canı yanmış dahası bitmiş bana sen niye yolu, çiçeği, böceği yazıyorsun diye demediğini bırakmıyor.

Sokağındaki çöpünü yazmayı ihmal ettiğimiz okurumuz “Sen zenginlerin para babalarının sesisin, yalakasın benim sokağımı bile yazmıyorsun” diyor.

Aslında herkesin kendince bir dünyası var. Buna ben de dahil. Ve sanıyoruz ki bu dünya bu şehir bizim etrafımızda dönüyor. Oysa gidin bir ova köyüne çiftçinin gözünde ve gönlünde ne belediye başkanı var ne vekil. Onun derdi mazotunda ve ürününde.

Biz ise her gün mümkün oldukça iyiyi de kötüyü de kırmadan dökmeden işin dozunu kaçırmadan yazmaya çalışıyoruz. Lütfen dikkat edin yazıyoruz asla demiyorum. Bu yüzden zaman zaman patronum Harun Akgül abi bile bana kızıyor “Özteke senin kalemin var yazsana!” diyor ama Allah korusun bir tek doğruyu yazdık mı taaa patronuma kadar zarar verebilirim.

Bu şartlarda yumurtayı dik tutarak kendimizce bir şeyleri dile getiriyoruz.

Aslında bu sadece benim değil tüm basının sorunu.

Geçtiğimiz günlerde şehrimizde çok önemli bir şehir çevre komitesinin toplantısı yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’dan yerel siyasetçilere, akademisyenlere konunun en iyi uzmanlarına kadar herkes katıldı. Mesela bizim eski Selçuklu Belediye Başkanı, öğretim üyesi, İSKİ’nin bu konudaki tecrübeli uzmanlarından ve Reis’in iki de bir “Konya’ya gidiyor musun?” diye sorduğu Prof. Dr. Sayın Adem Esen de vardı.

Size arada bir yazıyorum yaaa bizi bizim yazdığımız yazılar ile tanıyor iseniz ya da yargılarsanız çooook yanılırsınız.

Mesela Adem Başkan, başkanlıktan ayrılıp İstanbul’a yerleştikten sonra biz pek çok konuda Adem Başkan’a fikir danıştık. Çünkü o koltuktan kalktığınız zaman olaylara daha objektif ve gerçekçi bakabiliyorsunuz.     

Neyse Adem Başkan’ın geçen hafta hem moderatör hem de konuşmacı olarak katıldığı aslında Türkiye, Ortadoğu ve Konya’mız için de hayati konulardan birisi olan SU konusunda ben lüzumsuz yine Başkan’a bir şeyler danıştım.

Haaa keşke danışmasaydım.

Yine kafam karıştı.

İnsanoğlu için su olmaz ise olmazlardan değil mi?  Hava ve su. Cenab-ı Allah’ım bu ikisinin de yokluğunu göstermesin.

Peki, su için Konya’nın “Su master planı var mı?”

Sorsanız bu soruya hemen “DSİ’de vardır” denir ve geçiştirilir değil mi?

Yok, kardeşim Büyükşehir Belediyesi ile DSİ’si ile üniversiteleri ile KOP’u ile Konya’nın Su Master planı nerede? Hadi bir açıklayın hele. Dış havzalardan Konya Ovası’na getirilecek sulardan ne haber?

Kimse açıkgözlük yapmasın. Öğretim üyelerinden siyasetçilerine vekillerine kadar sordum. “Hiç bir etkili ve yetkili var demedi”.

………….

Şu kızanlara tek bir şey söyleyeyim mi?

“Sayın Başkan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz ilk iş olarak İstanbul’un su master planını çıkartmış.”….

Haaa sen taaa o zaman bunu yaptırırsan bugün Kanal İstanbul diyebilirsin. Aksi halde Konya için kimse ağzını açmasın bir daha emi?

Beyler güzel Konya’nın su master planlarını bir açıklayın da millet öğrensin hele.  

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Zaferin ne zaman geleceği ile meşgul olmayın. Hak ile batıl arasında nerede duruyorsunuz ona bakın

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yaklaşan kurban bayramı öncesi kurbanı mangal bayramı olarak görmeyip ona göre planlama yapmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.