BURSA’DA YOLLAR ‘HEYKEL’E ÇIKIYOR
TARİHE YOLCULUK (284)
Bursa’nın sokak ve caddelerini adımlarken Tanpınar’ın ‘Bursa’da Zaman’ına pek rastlamadım. Otuz sene önce gördüğüm Bursa’nın o uhrevî havasından geriye pek fazla bir şey kalmamış. Dünyevileşen Bursa’da bütün yollar Ulu Camii’ne değil, ‘Heykel’e çıkıyor…
15. Ufuk Turu bu sene Yeşil Bursa’da yapıldı. Pusula Gazetesini temsilen katıldığım Ufuk Turlarının ilkine Mardin’de katılmıştım. Mardin’de “Sivil Toplum ve Din” konusu masaya yatırılmıştı. İkincisine katıldığım on beşinci ufuk turunun konu başlığı ise “Sivil Toplum ve Dünyevileşme” idi.
Sekülerleşme, Dünyevileşme ve Modernleşme olarak ifade edilen ve iliklerimize kadar sirayet eden bir sosyal ve kültürel taarruzla karşı karşıyayız. İki yüz ve üç yüz seneden beri Kur’an-ı Kerim haricinden kitaplarımıza sokulan İsrailiyat’tan bîzar olduğumuz kadar dünyevileşme ve modernizm, modernite ve modernleşmeden de o kadar bîzar olduğumu hem sosyal hayatta, hem kültürel sahada hem de mimaride yaşadığımız acı tecrübelerden biliyoruz.
Çok güzel ve hoşuma giden konuşmalar ile sunumlar yapıldı. Hoşuma giden ve üzerinde duracağım sohbetler arasında Ejder Okumuş, Saffet Köse, Mustafa Özel ve Sema Maraşlı isimleri öne çıkıyor. Onların konuşmalarına yer vererek dünyevileşmeyi ben de masaya yatıracağım. Dünyevileşmenin şiirsel boyutu eksik kalmasına kaldı da Ahmet Hamdi Tanpınar, “Bursa’da Zaman” şiiri ile Mehmet Âkif’in “Bülbül” şiiri, Bursa’yı anlatmak ve Bursa ile ilgili yazılacak bir yazıyı süslemek adına önemli buluyorum.
BURSA’DA ZAMAN VE EY BÜLBÜL…
Marmara’nın yeşil incisi Bursa’yı anlatan yüzlerce şiir hazinesinin yanında Bursa’nın halk kültürünü yansıtan bir o kadar da türkü var. Şüphesiz Bursa’nın en ünlü türküsü “Meşeli Dağlar”dır. Söz ve müziği Muzaffer Sarısözen’e ait bu türkü; “Meşeli dağlar meşeli/ İçinde halı döşeli/ Kül oldum aşka düşeli” diye başlıyor. Bir başka güzel türkü de şöyle: Zeytin yağlı yiyemem aman/ Basma da fistan giyemem aman/ Senin gibi cahile/ Ben efendim diyemem aman”.
Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiiri ise dinleyenin gönlüne bir su gibi akar: “Bursa’da bir eski cami avlusu/ Küçük şadırvanda şakırdayan su/ Orhan zamanından kalma bir duvar/ Onunla bir yaşta ihtiyar çınar/ Eliyor bir yana sakin bir günü/ Bir rüyadan arta kalmanın hüznü/ İçinde gülüyor bana derinden/ Yüzlerce çeşmenin serinliğinden/ Ovanın yeşili göğün mavisi/ Ve mimarîlerin en ilâhisi.”
Bursa’nın en görkemli camisi olan Ulu Camiyi böylesine güzel vasfeden mısraların ardından Mehmet Âkif, Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine feryadını “Bülbül”le dile getirmiştir. İşte o Bülbül’ün feryadı:
“Ne zillettir ki: nâkuus inlesin beyninde Osmân'ın/ Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı mevlâ'nın/ Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâb olsun/ O kudretler, o satvetler harâb olsun, turâb olsun/ Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden yıldırım hân'ın/ Şenâ'atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın/ Ne haybettir ki: vahdet-gâhı dinin devrilip, taş taş/ Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş/ Yıkılmış hânumanlar yerde işkenceyle kıvransın/ Serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın/ Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem/
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!”
Bursa’da öyle bir zaman geçirdim ki…
Ne Tanpınar’dan kalma zamanı buldum ne de Âkif’in “Bülbül”üne kulak veresim geldi.
Bursa Şehrengizi’ni okuduğunuzda veya Âkif’in “Bülbül” ağıtını dinlediğinizde, Bursa’nın sokak ve caddelerini adımladığınızda gördüğünüz manzaralar karşısında; 88’lerde bıraktığım o eski Bursa’dan geriye neler kaldı derseniz, “mimarîlerin en ilâhisi” Ulu Camiden başka geriye ne sayabilirim ki…
Otuz sene önce gördüğüm ve o tepeden baktığım aziz Bursa’nın 2018’de ne hale geldiğini gördüğümde; inanın içim cız etti! 88’de o tepeden Yeşil Türbe gözlerimin önünden hiç gitmemecesine parlarken ve Osman Gazi ile Orhan Gazi türbeleriyle bir ahenk sağlarken, ne Yeşil Türbe gördüm ne de yirmi kubbeli Ulu Camisini seçebildim! Minareleri de olmasa Ulu Camisinin resmini Tophane’den çekemeyecektim.
Bursa’nın o güzelim manzarasını ve sulietinin şehrin tam ortasına yapılan Toki apartmanları ve gökdelenleri mahvetmiş. Bursa’da zaman adeta kaybolmuş… Otuz sene sonra Bursa’nın o uhrevî havasından nasıl uzaklaşıp dünyevileştiği acı gerçeğiyle karşılaştım. Bursa’da her yol Ulu Camisi’ne değil, Heykel’e çıkıyor. Bütün Belediye otobüslerinde, tramvaylarda, dolmuş olarak işleten taksilerin üzerindeki tabelalarda hep aynı yazı var: ‘Heykel’.
YARIN: Bursa’nın Ayasofya'sı Ulu Câmiî ve tarihçesi.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.