“Delibaşı kendi başını yedi”
TARİHE YOLCULUK (107)
• Hükümet Meydanı’nda ibreti âlem için teşhir edilen Delibaş’ın kesilen başına, şairler birçok tarih düşürmüşlerdir. Konya Hukuk Mektebi Müdürü Refik Bey, rumî sene üzerinden şu tarihi düşürmüştür: “Bin üçyüz otuz yedi/ Delibaşı kendi başını yedi.”
Delibaş Mehmet’i öldürüp başını gövdesinden ayırdıktan sonra kelleyi alıp Karaman istikametine doğru dörtnal at süren Çerkez Murat ve arkadaşları, Mandason İstasyonu’na geldiklerinde telgrafla durumu Karaman Kaymakamı Said Bey’e bildirmişler, kendilerine dokunulmadığı taktirde Delibaş’ın kellesini bizzat getireceklerini söylemişler ve affedilmelerini rica etmişlerdi.
Delibaş’ın ölümü Konya’da bomba tesiri yapmıştı
Konya Valisi Galip Paşa ise, Karaman Kaymakamı Said Bey’e verdiği direktifle kellenin Konya’ya gönderilmesini, Murat ve arkadaşlarının da derdes edilerek İstiklâl Mahkemesine çıkarılmasını emretmişti.
Havadis duyulur duyulmaz Konya’da bomba tesiri yapmış; halk bir yıldan beri şehri basan, kötülüğü ileyüzlerce masumun kanına giren bu adamın kesik başını görmek için Hükümet Meydanı’na toplanmıştı. Delibaşın kellesi bir yangın çengeline takılarak meydanda teşhir ediliyordu. Bu durum 4 Eylül 1921 tarihli Babalık gazetesinde “İbretlik bir baş” manşetiyle haber olarak yer alıyordu.
Babalık ve “Delibaşının Başı” makalesi
Delibaşı Mehmet’in kellesi Hükümet Meydanı’nda, halka ibretlik olarak teşhir edilirken Babalık Gazetesinde “Perviz” imzasıyla “Delibaşının Başı” adlı bir makale yayınlanmıştır. O günün haleti ruhiyesi hakkında bir fikir vermesi açısından bu makaleden bir bölümünü aynen veriyoruz:
“… Delibaşı’nın tekrar düşmanlar emeline hizmet etmek üzere Konya ovasına veya dağlarına ayak basması tekrar delilerin başına geçmek arzusunda bulunması, öyle tesadüfü ve basit şeylerden olmadığı imanı nazarla anlaşılıyor. Burada karilerimizin dudakları üzerinde ufacık bir nesimi tebessüm gezdirmek isteriz: Türkçemizde bir mesel var: “Keçinin boynuzları gidiştiği vakit, çobanın deyneğine sürünür.” Adaleti rabbaniyenin, onun yakasından tutup karargâhı ilticası olan İstanbul’un o dîlgûşa havasından ayrılarak cinayet işlediği yerlerden birisine atması, müntekimi hakikinin fenalıklar idenlere bir heykeli ibret göstermesi içindir. Mevlâna Celâleddin Rumî’nin Mesnevi-i Şerifinde buyurduğu bir neyit, na kadar manidar, ne kadar ulvî bir felsefedir:
“Cenab-ı hakkın lûtuf ve merhameti seninle müdara ediyor. Seyyiatın da ısrar ve hadine tecavüz edersen seni rüsva eder.”
Yalnız Delibaş ve avanesi katl ve idamla rüsvay olmadılar. O delilerin en başında giden zincirlileri bile rezil ve rüsvay-ı âlem oldular.”
Delibaş’ın kesilen başına, şairler birçok tarih düşürmüşlerdir. Bu arada Konya Hukuk Mektebi sabık Müdürü Refik Bey, rumî sene üzerinden şu tarihi düşürmüştür:
Bin üçyüz otuz yedi
Delibaşı kendi başını yedi.
Keza şair Hâtif de hicri sene üzerinden şu kıt’a ile tarih düşürmüştür:
“Şekâvetle edilmez ihrazı nikânan
Sonu yok cihanda kallâş-u evbaşın
Dedim Hâtif görünce tarihi tam
Adalet başını kesti Delibaşın.”
YARIN: İstiklâl Mahkemeleri ve yargılamalar…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.