Dünya ve tarımına ait bazı değerler ve Türkiye
Üzerine lazım olan, olmayan tarımı konuşuyor. Burası tamam da, üzerinde yaşadığımız tek dünya nasıl bir yapıya sahip, tarım nasıl, nelere bağlı ve hangi ölçüde yapılıyor, Türkiye de dahil mukayeseli olarak vermeye çalışalım. O zaman belki toprak-su, dolayısıyla tarımın önemini daha iyi anlarız, umarım.
Dünyada karasal alanın toplamı 13 milyar hektar (ha): Türkiye karasal alanının 166 katı. Bunun 1.5 milyar hektarı tarıma elverişli ancak 1.3 milyar hektarında (% 11) tarım yapılmaktadır:
Dünyada 13 milyar hektar alanın: %32’si orman, %20’si çöl, %26’sı mera, %9’ u tundra ve sulak alan, % 11 i tarım, % 2’si ise yerleşme alanıdır.
Görüldüğü gibi çöl alanları tarım alanlarından daha fazla durumda. Öte yandan tarım yapılabilir 0.3 milyar (200 milyon hektar) alanın çoğunluğu sahra altı Afrika ülkelerindedir. Buralar da tarıma açıldığı zaman diyelim ki bugünkü tarımsal üretime % 15 daha katkıda bulunacaktır.
Kuraklığın en çok konuşulduğu bu günlerde gelelim Dünyanın su varlığına.
Dünyada su varlığı 1.4 km3 ( 1 km3: 1 milyar M3: yani 1.4 milyar M3 daha fazla) olup bunun ancak % 1’i kullanılabilir (tatlı su) durumdadır.
Ancak bu değerde tatlı suyun dağılımı dünya yüzeyinde nüfus dağılımına göre aynı oranda değildir. Esas mesele de burada. Bir yerde ihtiyaçtan fazla (Hindistan, Bangladeş gibi) aşırı yağmur düşerken bazı yerler maalesef yıllardır kuraklıkla mücadele etmekte.
Dünyanın tatlı su ihtiyacı 1900’lü yılların başında 500 milyar m3 iken günümüzde 8 kat artarak 4 trilyon M3 ü (0.4 milyar km3) geçmiştir.
Yağmurdan mahrum olan yerlerden biri de Tükiye’dir. Buna bir de küresel ısınma neticesinde ortaya çıkan kuraklığın etkileri eklenince işler daha da çıkılmaz yola girmektedir.
Türkiye tarım yapılabilecek alan 25 milyon hektar. Bunun her sene 20 milyon hektarı aktif olarak tarımda kullanılır (Dünyada üretimde kullanılan alanının 65 de 1’i).
Su rezervi bakımından dünyada yeri çok da iyi değildir. Senede düşen yağışlarla 450 milyar M3, kullanılabilir yer altı 18 milyar M3 olmak üzere toplam 468 milyar M3 olsa da, kullanılabilir toplam su miktarı 112 milyar M3 dür. Bu miktar tarım, sanayi ve kullanma suyu olarak değerlendirilmektedir.
Bunun bir anlamı da şahıs başına düşen su miktarı 1300 M3 den biraz fazladır ki, bu haliyle tarım, sanayi ve şahsi kullanma olarak düşünülürse, durum hiç de iç açıcı olarak görülmemektedir.
Konuyu rakamlara boğmak istemesem de durum ortada. Ülkem su fakiri bir ülkedir. Kişi başına düşen 1360 M3 (ton) su fakiri ülkelerin karşılaştığı bir durumu açıklamaktadır. Hele de yıllık yağışı sulu tarım yapmaya yetmeyen bir değerde ve de tarımsal üretim sulamaya dayalı ise yapılması gerekenler hakkında yoruma pek de açıktır denilebilir. Bu bakımdan her fert, üzerine düşeni bir an evvel yapmalı, hiç değilse kuraklığın hayli yoğun olduğu bu geçiş dönemlerinde tedbiri elden bırakmamalıdır.
Ülkemizde yağış miktarı da senelere göre düşmektedir. DSİ raporuna göre Ülkemde kişi başına düşen kullanılabilir senelik su miktarı: 2000 yılında 1 652 M3 iken, 2009 yılında 1 544 M3, 2020 yılında ise 1 346 M3 olmuştur. Buna göre Türkiye, kişi başına kullanılabilir su potansiyeli bakımından su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Kısaca son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı neredeyse 300 M3 den daha fazla azalmıştır. Gelecekte ne olur bilinmese de burada alınacak çok ders var.
Son yıllara bakılırsa dünya üretimde düşme ve gıda krizini konuşmakta. Ülkem de bu risk kendini daha da göstermekte ve gıdada dünya fiyatlarının üstünde bir fiyat artışı yaşanmaktadır.
Üç aylarınız sağlıklı, huzur ve barış dolu olsun. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.