Eğitim Sistemimiz ve Düşündürdükleri
Dershanelerle ilgili tartışmalar tüm hızıyla sürerken, meselenin enine boyuna gözden geçirilmesi gerektiğine inananlardanım. Olayın Cemaat-AKP savaşının ötesinde ciddi ve anlamlı, millî bir mesele olduğunu gözden ırak tutmamamız gerekmektedir. Millî Eğitim politikası şu ya da bu hükümetin bir meselesi değil, ülkenin olmazsa olmaz ortak politikasıdır, öyle olması gerekmektedir. Bırakın hükümet değişikliğini, aynı hükümetin bakanı bile değişse Milli Eğitim politikası değişmektedir ülkemizde. Millî Eğitim, adı üstünde Millî bir politika ile yönetilmelidir.
Özellikle son yıllarda eğitim sistemi ile o kadar çok oynandı ki, bizler takip etmekte bile zorlandık. Millî Eğitimin politikası eğitimcilerin dışında karar alınarak yürütülemez. Toplarsınız Eğitim Şûrasını, uzman kişiler tartışır, bir karar alır. Ondan sonra da zırt-pırt oynamazsınız. Hatırlarsınız muhakkak 8 yıllık eğitim kararını askerler almıştı. Asker askerliğini bilecek, eğitimci eğitimciliğini bilecek. Başkasının uzmanlık alanına müdahale etmeye ne kadar da meraklıymışız.
Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat kararları Eğitim sistemine de yaptı yapacağını. İmam Hatiplerin önünü kesmek için yapılan yanlışın ceremesini bu millet hâlâ çekmektedir. O zaman İmam Hatipler için yapılanlar ne kadar yanlışsa, bugün de yapılanlar yanlış. Eğer 28 Şubatçılar samimi olsalardı, karar doğruydu. Ama niyetleri sadece İmam Hatiplere darbe yapmak olunca işin rengi değişiyor. Bugün birilerinin “Kral çıplak” demesi gerekiyor. Evet kral çıplak. Gözlerinizi kapatsanız da çıplak, açsanız da çıplak.
Ülkemizde yapılan Üniversite sınavları amacına uygun sınavlar değil ne yazık ki. Dershaneleri ön plana çıkartacak bir sistem var şu anda. Başbakanın da dediği gibi sınav soruları okulların müfredatına uygun değil, dershanelerin müfredatına daha yakın. Liseleri 4 yıla çıkarmışsınız ne fayda. Lise 4 ‘de öğretilenlerden hiçbir şey sorulmuyor.
Ülkenin geleceği Meslek Liselerinin etkinleştirilmesine bağlıdır. Ama sınav soruları da tek düze değil, çok yönlü yapılmalıdır. Üniversitelerin tüm branşlarının alt yapısı Meslek Liselerinde mevcuttur. Yoksa da uygun hale getirilebilir. Şunu demek istiyorum. Sınavlarda laf kalabalığı yerine uzmanlık soruları sorulmalıdır. Diyelim ki Tıp Fakültesine girmek isteyen öğrencilere ağırlıklı olarak sağlıkla ilgili sorular yöneltilmeli. Bunun için de Sağlık Meslek Liselerinden gelecek öğrenciler geleceğin doktorları olmalıdırlar. 4 yıl Sağlık Meslek Lisesinde okuyan öğrenci ara eleman olmak için mi okumaktadır? Bu okullarda insan anatomisini, iğne yapmayı, damar bulmayı velhasıl sağlıkla ilgili bir çok şeyi öğrettiğimiz insanları doktor yapmıyoruz, elifi görse mertek sanacakları da doktor yapıyoruz. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.
Endüstri Meslek Lisesi elektrik bölümünden mezun olmuş bir öğrencinin elektrik mühendisi olmasından daha doğru ne olabilir? Ama müfredat elektrik konusunda çok şey bileni değil, hiçbir şey bilmeyeni elektrik mühendisi yapmaktadır. Endüstri Meslek Lisesinde gördüklerinin üzerine yeni bilgiler ilave etmek yerine, düz lise mezunu elektrik mühendisi olabilmektedir. Çünkü sorular elektrikten değil, alakasız şeylerden seçilmektedir. Biz sınavda öğrencinin ne kadar elektrik bilgisi olduğunu test etmek yerine, bilmese de olabilecek konulardan imtihan ediyoruz. Böyle olunca üniversite mezunu insanların bir çoğu kelin başında berberlik öğrenmektedir.
Adalet Meslek Lisesinden mezun olan öğrenciler Hukuk Fakültesine gitmeyecek de nereye gidecek? Sadece ara insan olarak istihdam etmek çok lüks bir uygulama. Çünkü Meslek Liseleri, özellikle de Endüstri Meslek Liseleri pahalı eğitim veren kuruluşlardır. Eğer Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümünden mezun olan öğrenciyi Mimar yapıyorsanız, bunda bir yanlışlık olmalı. 4 yıl verdiğiniz eğitim neden boşa gitsin? Herkese dershane müfredatına göre ayarlanmış soruları sorarak Doktor, Mimar, Mühendis, Hukukçu seçemezsiniz. Seçer ve “ ben yaptım oldu” derseniz uluslar arası platformda yarışabilecek insan yetiştiremezsiniz.
Şimdi iddia şu: İmam Hatipten çıkan öğrenci neden doktor olmasın, avukat olmasın, mimar, mühendis olmasın. Olsun. Olsun da biz doktora giderken doktorun ne kadar inançlı olduğunu bu güne kadar hiç irdelemedik. Ya neyi ön plana aldık? Doktor mesleğinde ne kadar iyi? İşini ne kadar iyi biliyor. Daha önceki tedavilerinde başarı oranı ne? Hep bunları sorgulamadık mı? Ayrıca mesleğinde çok iyi olanların, inançlarında zayıf olduğu gibi bir gerçek de yok zaten.
Bu söylediklerimden İmam Hatiplere karşı olduğum gibi bir anlam da çıkarılmamalı. Bunu çıkaran varsa da bu onun sorunu. İmam Hatipten mezun olan bir öğrenci doktor olmak istiyorsa o zaman Tıp Fakülteleri için yapılacak olan özel sınavda başarılı olmak zorunda. Burada İmam Hatip fanatizmi yerine, doğrunun ne olduğunu araştırmak gerekmiyor mu?
Sözün özü şu: Eğitimde düz liselerin yerine, meslek liselerini ikame etmemiz gerekmektedir. Buralardan tüm mesleklerin üniversite geçişleri yapılmalı, üniversiteye geçemeyen meslek liseliler de ara insan gücü olarak istihdamı sağlanmalıdır. Yani Liseyi bitiren bir gencimiz üniversiteye giremezse bile, elinde bir mesleği olmalı. Çünkü sanat altın bileziktir.
Ülkenin geleceği fanatizme kurban edilmeyecek kadar değerlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.