Evlilik kolay kılınmalı ve bekarlar evlendirilmeli…
Osmanlı tarih kaynaklarından olan şer'iye sicillerinde evlilik merasimi ile alakalı âdetlere dair örnekler vardır. 9 Kasım 1866 tarihli 107 numaralı Çeşme Şer'iyye Sicili'ndeki ilanda, düğünlerde yapılması yasak şeyleri ve tarafların mal varlıklarına göre düğün ve çeyiz harcamalarına getirilen sınırlamalar yazılmıştır.
Îlannâmede evliliğin dînî ciheti, evlilikte ve mehirde denklik hususlarına dikkat edilmesi; israf ve kötü âdetlerin yapılmaması tembih edilmiştir. Îlannâmenin giriş kısmından:
“İnsanlığın en önemli ihtiyaçlarından olan evliliğin kolaylaştırılması hakkında dînin hükümleri açıktır.
Buna göre birbirine denk olan iki taraf arasında bir mehir tespit edilerek evlilik akdi yapılır.
Bu mehrin bir kısmı sonradan verilen mehir (mehr-i müeccel) olup bir kısmı da peşin verilen mehir (mehr-i muaccel) ismiyle anılır.
Peşin mehirin miktarının 10 dirhem gümüşe denk olması uygundur.
Ancak son zamanlarda evlilik konusunda yeni âdetler icat olunup evlilik zorlaştırılmakta, israf artmakta, fakirlerin bir kısmı evlenememekte, evlenenler de birçok borcun altında ezilmektedir.
Bu yüzden, evleneceklerin dört sınıfa taksim edilmesi ve bu sınıfların kudretine göre yapılacak masraf ve alınacak eşyanın tespit edilmesi, ayrıca bazı kötü âdetlerin de yasaklanması gerekli görülmüş, bu hususlara uymayanların cezalandırılacağı beyan olunmuştur. İlannâmede evlenen ve evlendirenlerin maddî sıkıntıya düşmesini engellemek için düğünlerde israfı önleyen yasaklara, nişan yüzüklerinin kıymetinden bohçalara, düğünün kaç gün süreceğinden pişirilecek yemeklere ve gelinin süslenmesine kadar birçok madde yazılmıştır.
Îlannâmenin sonunda da bu hükümlere uymayanlara verilecek cezalar yazılmış, evliliğin teşvik edilip nüfusun çoğalması, fakirlere evlilik konusunda köy ve mahalle halkının yardım etmesi istenmiştir.
Böylelikle herkesin imkânı ölçüsünde harcama yapması sağlanmaya çalışılmıştır.
“Nikah, sadece iki bedeni bir araya getiren şekilsel bir ritüel değildir.
Nikah, eşlerin Yüce Allah’ın adını şahit tutarak bir ömrü paylaşmak üzere birbirlerine verdikleri sözdür.
Nikah, hem bir ahid, hem bir akit, hem bir misaktır. Ahit ve muahede, yani sözleşme olması itibariyle nikah bize ahlâki bir sorumluluk yükler.
Nikahtaki misak üzere kurulan aile yuvasının temeli sadakate dayanır.
Aile olmak, iyi günde, kötü günde, varlıkta ve yoklukta eşlerin birbirlerine sadık kalmalarını gerektirir.
Birbirlerinin hak ve hukukuna sahip çıkmalarını icap ettirir. Ailenin temelinde emanet bilincine sahip olmak vardır.
Zira eşler, birbirine Allah’ın emanetidirler.
Onlar, nikahta birbirlerine söz verirlerken aslında emanetini koruyacaklarına dair Allah’a söz verirler.
Kendisi gibi mükerrem bir varlık olan eşinin gönlünü incitmeyeceğini, haysiyetini zedelemeyeceğini, Allah’ın emanetine asla ihanet etmeyeceğini dile getirirler.
Hazreti Âişe radıyallâhü anhâ anlatıyor: Resûlüllah (aleyhissalâtü vesselam) buyurdular ki:
-“Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddi imkân bulamazsa, oruç tutsun
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.