Gazze'nin susturulamayan çığlığı
Bugün, bu satırları yazarken içimde tarifsiz bir ağırlık hissediyorum. Zira dünya, gözlerinin önünde cereyan eden bir insanlık dramına, Gazze'de yaşanan tarifsiz katliama yeterince ses çıkarmıyor. Her geçen gün artan can kayıpları, yıkılan hayaller, paramparça edilen çocukluklar vicdanımızı kanatmaya devam ediyor.
Gazze, 7 Ekim'den süregelen bir abluka altında, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ancak son haftalarda yaşananlar, bu zorlu yaşam koşullarını bir kabusa dönüştürdü. Bombalar altında yitip giden binlerce masum can, enkaz altında umutla bekleyen çocuklar, temel insani ihtiyaçlara dahi ulaşamayan milyonlarca insan... Bu tablo, 21. yüzyılın utanç vesikası olarak tarihe kazınıyor.
Uluslararası hukuk, savaşın bile bir ahlakı olduğunu söyler. Sivillerin korunması, orantılı güç kullanımı, insani yardım koridorlarının açık tutulması gibi temel prensipler hiçe sayılıyor. Hastaneler bombalanıyor, okullar yerle bir ediliyor, yardım konvoyları hedef alınıyor. Bu eylemlerin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bu, açıkça insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.
Peki biz, bu vahşet karşısında ne yapıyoruz? Dünya liderleri, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri... Hepimiz bu kanayan yaraya merhem olmak için yeterince çaba gösteriyor muyuz? Yoksa sadece kınama mesajları yayınlayıp, vicdanımızı rahatlatmaya mı çalışıyoruz?
Gazze'deki her bir çocuk, her bir kadın, her bir yaşlı birey bizim kardeşimizdir. Onların çığlıkları, enkaz altından yükselen feryatları bizim de yüreğimizi yakmalıdır. Sessiz kalmak, bu zulme ortak olmak anlamına gelir. Artık suskunluğu bozma, adaleti haykırma zamanıdır.
Uluslararası toplumu, bu katliamı durdurmak için somut adımlar atmaya çağırıyoruz. Ablukanın kaldırılması, insani yardımın kesintisiz ulaştırılması, suçluların yargılanması için gerekli mekanizmaların harekete geçirilmesi elzemdir. Diplomatik çabaların yoğunlaştırılması, kalıcı bir barışın tesis edilmesi için tüm imkanlar seferber edilmelidir.
Unutmayalım ki, Gazze sadece bir coğrafi bölge değil, aynı zamanda insanlığın sınavıdır. Bu sınavda sınıfta kalmamak için, vicdanımızın sesine kulak vermeli, Gazze'nin susturulamayan çığlığına ses olmalıyız. Aksi takdirde, tarihin kara sayfalarında yer almaktan kurtulamayacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.