Gezi-Suruç-Kobani; yazmak zor, hele böyle bir ortamda
Ramazan münasebetiyle özellikle üzerinde durduğum sevgi, muhabbet, aşk gibi temaları sona erdirmek zorunda kaldığım için üzgünüm ama okurları da sıkmamak gerek.
Geçen gün Suruç’ta bir katliam yaşandı, 32 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu elim katliam sonunda art arda olaylar patladı, birileri av peşinde. Bunları bir mantık silsilesi içinde kronolojik sıraya göre ele alırsak.
Kobani'nin yeniden inşası için önce Suruç'a oradan Kobani ’ye yardıma giden gruba (Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu: SGDF ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi: ESP) canlı bomba ile saldırı yapılıyor ve saldırgan DEAŞ ile ilişkili şüphesi var. Bu arada Ceyhanlı bir Türkmen kızı olan Figen YÜKSEKDAĞ bir zamanlar ESP başkanı idi.
Şu bir kesin ki, saldırıyı kim ve ne adına yapılırsa yapılsın (kendini kurtaramayanlar da olsa) Kobani’yi kurtarmaya gidiyor olsalar da doğru bulmuyorum. Ancak saldırı ve zamanlaması çok önemli. Zira HDP seçim sonrası Mecliste yemin törenine de yansıdığı şekilde yumuşak mesajlar veriyorken, sonradan birden sertleşmeye başlıyor hatta terör örgütlerini arkalarına aldıklarını dahi söylüyor.
HDP eş başkanları bölge insanını sivil itaatsizliğe çağırıyor; hükümeti ve Cumhurbaşkanını suçlarken PKK’nın silahsızlanması konusunda çağrıda bulunmuyor, bu konuda sözlerinin geçersizliğini ifade ediyor.
Suriye’de PYD katliamlar yaparak, bölgeyi Türkmen ve Araplardan temizliyor; Türk Silahlı Kuvvetleri sınırındaki gerginliğe bağlı olarak, ihtiyaç gereği namluyu Suriye’ye çeviriyor.
Yine bölgede güvenlik güçlerine saldırılar, yakmalar ve yıkmalar başlıyor; Kandil, bölge insanına savunma tünelleri kazmaları ve silahlanmaları konusunda çağrıda bulunuyor.
Tam burada CANLI BOMBA devreye sokuluyor; sanki böyle bir saldırının yapılacağı önceden biliniyor. Şimdi bundan sonra olanlara bakalım.
Provokatörler saniyesinde devreye sokuluyor. 1.5 dakika sonra mektepler kapalı olduğu halde ODTÜ Kampüsü’nde öğrenciler “SURUÇ’TA KATLİAM VAR” pankartı açıyor. Haberi dünyaya ilk olarak 2 dakika sonra Alman Haber Ajansı DPA (Deutsche Presse Agentur) duyuruyor.
Devamında; yine TC suçlaması, kin-kan-intikam çağrıları. İpini koparmış azgın boğalar sokakları dolduruyor, ülkenin her tarafında kargaşa için eylemler planlıyor. Ateş hattında asker ve polis iken ne yazık ki; devletten hesap soranlar, KAOS çığırtkanları oluyor.
Terörle barış arayanlar, bu sefer KAOS’la barış çığırtkanlığı yapıyor; bu ne zıtlık? Bu arada Emniyet ve istihbarat kaynakları radikal sol gruplar terör örgütü YPG ile yakınlaşmaya başladığını rapor ediyor.
Bütün bunlar senaryo olsa veya tesadüfü olarak peşpeşe gelse de durum ortada. “EY BU ÜLKENİN SOLCUSU, SENARYOSUNU YAZMADIĞINIZ BİR OYUNU OYNUYORSUNUZ, YA DA OYNATIYORLAR”. Bunun solculuğunuza, size ve gururunuza hiçbir faydası yok. Sonu başından belli olan bir oyun oynuyorsunuz.
Solculuk bir fikir değil bir moda ama uzun süren bir moda kulübüdür. Sizi yönlendiren saray solcuları bu kulübün asli, sizler ise yedek üyelerisiniz. Bu hep böyle olmuştur, biz bunları 80 öncesinde de yaşadık. Bu yanlışı 80 öncesinin Anadolu solcuları gördü, aldatıldığını anladı, yeni moda solcular henüz görmedi.
Demirtaş şehit edilen polisler için “Katledilen polisler ezilen halkın emekçi çocuklarıdır” diyor. Solcu geçinen bir lider solu ve emeği ancak bu kadar kötü tarif edebilir, hatta bu kadar kötü dalga geçebilir. Zavallı solcular siz hiç akıllanmayacak mısınız?
İbni Sina’nı şu sözüne bakınız “Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Moda fikirler için anonim bir söz de "Komünistlik parayı, Feministlik ise kocayı bulana kadardır" diyor.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.