Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Üsküp-3 Rumeli Anadolu, Anadolu Rumeli’dir

Üsküp-3 Rumeli Anadolu, Anadolu Rumeli’dir

Yahya Kemal’in Yitik Şehri Üsküp’ü yazmaya devam diyoruz. Üsküp’ü görüp de duygulanmamak, Osmanlıyı koklamamak, Vardar Nehrinde ağlamamak, Kosova’ya yanmamak elde değildir.

Maya Dağından kalkan kazların Vardar Ovasına oradan da Vardar Nehrine konduğu yerdir Üsküp. Maya Dağının tek yıldızı olan genç kız annesinin tek kuzusu olmakla dert yanarken, Üsküp’ü terk eden Türkün tarihine, kendi bahtına ağıt yakarken. Vardar kıyısında bu türküyü rüzgâr fısıltılarında duyarsınız. Hele de bir gidin de görün.

Yahya Kemal yerini en iyi o bilir. Tarihin kalbinde saklı bir mevzidir çünkü. Bu sebeple şairin zihninde yalnızca eski bir çocukluk hatırasına değil, kimlik ve şuur gibi zamana doğru genişleyen başka manalara tekabül eder. Şair baktıkça şehir derinleşir ve kendi ruhuna yaslanarak zamana karşı direnir.

Yahya Kemal’in, Üsküp'ün en mübarek tepesi olarak andığı, tüm güzelliği ve ihtişamıyla bugüne kalan Sultan Murat Camii’nin bulunduğu yer, şairin gözünden kadim Üsküp’ü anlatır. İşte o tepeden kalkar bütün sessiz gemiler. Dönülmez akşamın ufku en güzel o tepeden seyredilir.

Türk Üsküp’ün ruh mimarları İsa Bey ve İshak Beyler şehri buradan selamlar. Âmin alayları, Selanik treni, bayram sabahları, Rakofça kırları ve kaybolan bir şehrin son sözleri kalır geriye. O kadim Üsküp artık kaybolmuştur. Ama Yahya Kemal yaşadıkça, bir imkân ve mana olarak tarihi varlığını ebediyen sürdürecektir.

Kaybolan Şehir

Üsküp ki Yıldırım Bayazıd Han diyarıdır.

Evlâd-ı Fâtihân’a onun yadigârıdır.

Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o;

Yalnız bizimdi, çehre ve ruhiyle bizdi o.

Üsküp ki Şar-dağında devamıydı Bursa’nın,

Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.

Üç şanlı harbin Arş’a asılmış silâhları,

Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.

Ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa,

Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.

İsa Bey’in fetihte açılmış mezarlığı,

Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı.

Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin,

Üsküp bizim değil, bunu duydum için-için.

Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!

Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene.

Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.

Osmanlı idaresinde 523 yıl kalan Üsküp, Balkan harbiyle 1912 de ayrılır. Bu süre içinde 130 cami ve mescit, 10 han, 12 hamam, 20 türbe, 1 saat kulesi, 2 çeşme ve binlerce Türk mimari tarzıyla evler yapılır. Yahya Kemal boşuna “yalnız bizimdi, çehre ve ruhiyle bizimdi o” dememiştir.

Yahya Kemal, bu diyarın rüzgârı, suyu ve havasıyla büyümüş, O da Üsküp gibi kültürümüzün mühim bir yapı taşın olmuştur. Zira şehir ve insan arasındaki göbek bağı, şehrin insanı ve özellikle sanatkârı besleyen yapısı inkâr edilemez. Medeniyetinin ve tarihinin ruh kökünü arayanlar Üsküp’e gidip samimiyeti, kültüre bağlılığı, asaleti; medeniyeti ve yeniden dirilişteki nezaketi ve zarafeti mutlaka görmelidir. Şairin dediği gibi: biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.

Özetle; Rumeli Anadolu, Anadolu Rumeli. Bu kayba yanmayana bilmem ki ne demeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR